Muhtemelen içinde fazlasıyla abartma vardır. İnsanların hayal güçleri başkaları için kendilerinden daha iyi çalışır. Yine de bazı insanların Fizik'in herkes için geçerli kurallarını aşma kabiliyeti olabileceğini kabul etmek, dünyanın resmini yapıp ona tapmaktan daha iyi olmalı. Bu sayede eşzamanlılık gibi, telepati gibi bazı olayların açıklanması halihazırda elimizde olmayan bir bilgiye atfen yapılabilir.

Kerametle ilgili kabulüm, bazı insanların yemek yapmayı bilmesi gibi, bazılarının da benim bilmediğim bazı teknikleri öğrenmiş olması. İslam'da istidraç adı verilen, müslüman olmayanların gösterdikleri harikaların varolabileceğinin kabulü, aslında bu konunun çok da dinle veya hakikatle alakalı olmadığını, bazılarının bedenine daha iyi hükmetmesi gibi, bazılarının da insanın içindeki diğer güçlere daha iyi hükmetmesinin mümkün olduğunu işaret ediyor. Ermişlerin keramet konusunda daha yetenekli olması ise, matematik bilenin, mühendisliği daha kolay öğrenmesi gibi olmalı. Erecek kadar kendine hakimsen, keramet gösterecek kadar da kendini tanıyor olmalısın.

Bir insanın başkasının bilmediği bir dili bilmesi, onun her söylediğini doğru yapmaz. İnsanın keramet sahibi olması da onun hakikate daha yakın olduğu anlamına gelmez. İnsanlar kendilerine verilen yetenekleri kullanmaları konusunda sorumludur, gösterebildikleri kerametler konusunda da sorumludur. Keramet sahibi kendi kerametinden ve bunun kalbinde uyandırabileceği kötülükten de sorumludur. İnsanın en zor imtihanı, kendiyle olan imtihanı ve bunun da en zoru, kendi üstün vasıflarıyla olan imtihanıdır.

Mesela şöyle bir keramet göstermiş olsam ne hissederdim? Bunun benim için alelade bir vaka, hani günlük hadiselerin sözkonusu edilmez bilgisi türünde bir bilgi olamayacağını, ister istemez kendimde bir olgunluk vehmedeceğimi görüyorum. Bugün suda yürüdüm, ne kadar büyük insanım ben.

Halbuki bize öğretilen şey Allah için beni suda yürütmenin, bir yolda karşıdan karşıya geçirmek kadar kolay olduğu. Nasıl ki her karşıdan karşıya geçişimde kendimi büyük insan gibi hissetmiyorum, suda yürüsem de böyle hissetmemem lazım. Böyle bir kalp olgunluğu bende mevcut değil. Keramet sahiplerinin hepsinde mevcut olduğundan da emin değilim.

Sonunda kendime keramet istemektense, neden keramete ihtiyacım olduğunu keşfetmenin daha anlamlı olduğunu düşündüm. Allah'ın herkes için geçerli kanunlarının benim için değişmesini talep etmekten daha büyük kibir göremiyorum. Evet, Allah her şeye kadirdir. Allah isterse ateş yakmaz, su katılaşır, yerçekimi işlemez, yine de tabiat kanunlarının neden benim için yürürlükten kalkması gerektiğini bilmiyorum.

Keramet konusu, naçiz benliğim için, geçemeyeceğim bir imtihana hiç girmeye çalışmamak gibi. Sonunda kazanacağım bir şey var mı? İnsanların bende olmayan şeyler vehmetmeleri, daha çok insanın hakkımda yalan söylemesi ve yanar döner kalbimin şimdikilerden daha büyük imtihana tutulması dışında bir şey? Suda yürüsem daha mı çok iman edeceğim?