Tüm hayatım bir sakinlik çeşmesi arayarak geçti, birkaç damla oradan, birkaç damla buradan. Kur'an'ın ancak Allah'ın zikriyle dediği cinsten bir su. Ab-ı künh-ü hayat.

Bir yerde eğer bir türün aptallaşması daha iyi adaptasyon sağlıyorsa, evriminin de bu yönde olacağına dair bir şeyler okudum. Söylemeye çalıştığıma farklı bir yerden destek.

İnsan türü yaşadığı ortamı sonunu bilmediği şekilde değiştiriyor. Sadece fiziksel ortamı değil, buna bağlı olarak tüm zihinsel ortamı da değişiyor, yaşadığı dünyayı farklı şekilde görmeye, farklı şekilde davranmaya, farklı şekilde inanmaya başlıyor.

Meseleye gelişme kulpu takmakta acul davrananlar için sorun değil, insanlık bilmediği vadilerin fatihliğine soyunuyor, Tanrının olmadığını keşfettikten sonra, hayatın amacının da sadece bu gelişme olduğuna inanıyor, Kadir-i Mutlak ve en azından kendisiyle konuşmaya tenezzül etmiş tanrısını, bozonlarla, sicim teorileriyle, multiverse hayalleriyle değiştiriyor, şimdiki tanrılar o kadar büyük ki umurlarında olmadığımızdan eminiz. O halde dostum, haydi yalnızlığımıza içelim.

İnsanoğlu yeni Olympos'lar yaratıyor. Adı cilalı, tanrıları soyut, tanrılarının kudreti sınırlı olsa da, Olympos'lar keşfettiğimizi sandığımız vadilerin tepelerinde, ulaşamayacağımız yerlerde duruyor. Bir karadeliğin içine girip bakmamız mümkün değil, olay ufkunun gerisinde bizi başka bir evren mi bekliyor, bilemiyoruz. Bizi hapsolduğumuz üç mekan boyutunda seyretmekte olan oniki boyutlu canlılar var mı göremiyoruz. Bildiğimiz, tanrıların işlerine akıl sır erdiremediğimiz ve bilgi ağacına el uzatmanın her gün biraz daha tehlikeli olduğu.

İnsan aptallaşarak hayatını devam ettirmekle, ağaca el uzatıp ölmek arasında tercih yapmaya itiliyor.

Aptallara kızmıyorum. Onlarla kavga etsem de kızmıyorum. Onlardan biri olmak istediğim çok oluyor ve belki gerçekten de onlardan biriyim. Kendine varolmayan varlıklar kurup, onlara inanan aptallardan, yalancıktan bilgi uydurup, gerçekmiş gibi yaşayanlardan, lüzumsuz şeyleri hayatının merkezine alanlardan,

Eh, evet, tabi ki öyleyim. Korkumun kaynağı da büyük yanılgının yok olması, insanın kendi hiçliğiyle tanışması, sonunda birey birey değil, tür olarak intihar etmeye karar vermesi. Belki ediyordur halihazırda…

Yüz yıl önce kaçınılmaz olan bazı bilgilerden, mesela at binmek, tavuk kesmek, yenen otu zehirliden ayırmak gibi bilgileri unuttuk. Zamanımız diğer bazı bilgi çeşitlerinin de, mesela okumak, kütüphanede araştırma yapmak, GPS olmadan yolumuzu bulmak gibi diğerlerinin de yok olmaya yüz tuttuğu bir zaman.

Korkutucu ama öldürücü değil.

Unuttuklarımıza çocuk yapmak, nefes almak, yürümek,, merak etmek, düşünmek, bir iş yapmak gibileri de eklenir mi? Tanıyorsam, bu sorunun cevabı evettir. Nadirat harici okumak yerine film seyretmeyi tercih eden insan, zor gelen her şeyden, varolmak veya varolduğunu hissetmek de dahil vazgeçmeye çalışıyor. Ölümü unutturacak, yokluğu unutturacak ve böylece varlığı da unutturacak her ilaca sarılmak amacında.

[Geçmişin Uğultusu]