Dinî geleneğimizde, ne kadar çok şeye inanırsan, o kadar daha mü'min görülmek gibi bir anlayış var. En azından, daha fazla sayıda inanç sahibi olmak, insanı daha dindar gösteriyor. İbaresinde dinî inanç görünce hemen inanası gelen insan çok.

Yıldızların şu olduğuna, yeryüzünün bu olduğuna, ağaçların şöyle dediğine, suyun böyle aktığına inanmaktan bahsediyorum. Ahirete dair inançların bir kısmı da böyle, Hz. Peygamber'in ﷺ hitabet cihazı olarak kullandığı bir çok mecaza, aynen inanmanın dinî şart görülmesi de bunu destekliyor; şunu yaparsan cennette köşkün olur, dinin en önemli kısmı ahlaktır veya namazdır veya temizliktir veya bunun gibi.

Şimdi bu inançların hepsine birden iman etmek, evet, güzel olabilir ancak insanı şaşırtan ve atalete sürükleyen bir tarafı da var. Ne kadar çok inanç sahibi olursanız, belli bir durumda bunların arasında tercih yapmak o kadar zorlaşıyor. Hem de bu inançlara muhtaç olmanın, belli bir eksiklik tarafı var. İnançsızların mü'minlere tepeden baktığı meselelerden biri bu, ha, inançsızın nasıl baktığı önemli değil tabi velakin bazısına cennetteki köşklerden bahsedince, inanacağı varsa da inanmıyor. Bunlar sadece nimetler için benzetmedir, doğrusunu Allah bilir desen, pek çok meseleyi çözecek ve asıl konuya bağlanabileceksin.

Bir de, inandığımız şeylerin doğru olmayabilmesi, mesela 7. yüzyıldan kalan falanca Kur'an-ı Kerim nüshasında, az da olsa kelime farkları bulunmasının, Kitab-ı Hakim, Hz. Peygamber'den ﷺ bu yana bir harf bile değişmemiştir gibi bir inancı zora düşürmesi, sonra bu inancı, sanki uygulamada bir şey değişiyormuş gibi savunmak için kıvranıp durmak. Kitab-ı Hakim'in bugün karşı karşıya olduğu mesele, içindeki harflerin değişip değişmemiş olması değil, anlayacak ve uygulayacak adam meselesi. Adı hafız olup, teorik olarak Kur'an'ı hıfzetmiş bir insanın, bu bilgisini mezarlık başında paraya tahvil edebildiği bir çağda, harf değişmiş olsa ne, değişmemiş olsa ne? Adamın Kur'an'dan anladığı, 6 saatte, şu kadar para karşılığı okunan bir şey.

Velev ki, genel anlamında bir değişiklik yapmayacak ufak farklılıklar olsun, inancın özündeki /Allah'tan başka kimseye kul olmamak, ölümden sonra herkesin hesabının görüleceği bir günün varlığına ve salih amelin o gün ve bugün bize faydası olduğuna inanmak/ gibi temel inançlarda kim neyi değiştirmiş olabilir?

Bu sebeplerle, inanç sayısının gereğinden fazla olmasının da pek makbul olmadığına kanaat ettim. Bir de şu: Allah'ın verdiği ilimden rızıklananın, aslında pek de inanca ihtiyacı olmadığına. Orada bir köy olduğuna inanmak, sadece o köyü görmemişlere mecburdur, değil mi?

[İslam ve Teslim]