Bir ay önce yazdığım bir *Cemaat yazısı* <file:~/Repository/eminresah/son-cemaat-meselesi/index.org>__ vardı ve bir hafta sonrasında da bir açıklama <file:~/Repository/eminresah/son-cemaat-yazisina-tavzih/index.org>__ yapmıştım.

Malum beddua olayından sonra dönüp bakınca, fazla iyi niyetli kaldı. Pek başıma gelmez böylesi.

Benim the cemaatle ilgili derdim, ne İsrail veya ABD muhipliği, ne falanca politikacıyı sevmeyişleri. Bir tek derdim var, o da ikiyüzlülükleri. <file:~/Repository/eminresah/the-cemaat/index.org>__ O sebeple, kendisinden bir beddua görünce, sözün içeriği ne kadar kötü olursa olsun, ilk defa samimi bir Gülen'le muhatap olduğumuzu düşündüm. Tabii bu samimiyet kısa sürdü, hemen bir takım açıklamalar. Görünüşe göre birkaç hafta içinde de unutturulmaya çalışılacak.

Şimdi, fitne dediğimde, bunu benimle falan falan konuda aynı görüşte değil anlamında kullanmıyorum. Benimle aynı görüşte olmayan dünya kadar insan var, ince eler sık dokursanız belki 7 milyarı bulur. Ancak bu insanların çoğunun hayattaki derdini az çok bilirsiniz, aynı fikirde değilizdir ama ben onların, onlar benim ne istediğimi bilir. Ne istediğimi bildiği için yardım edecekse eder, bana karşı bir savunma geliştirecekse geliştirir, zulm ediyorsa da bunu ne için yaptığını az çok bilirim.

Bu bedduacı adamın cemaatinde kaybolan işte bu ne istediğini izhar konusu. Cemaat ne istiyor? Müslümanların bu bedduacı ve Peygamber aleyhisselam'ın Türkçe Olimpiyatına ziyarete geldiğini iddia edecek kadar dengesiz adamı Mehdi tanımasını mı istiyor? Herkes Fethullahçı mı olsun istiyor? Herkes falanca partiye oy versin mi istiyor? Herkes ABD veya İsrail'le dost olsun mu istiyor? Derdi nedir, kim için çalışıyor, maksadı nedir? Bir yandan tek derdi tefsir dersleriymiş gibi yapıp, bir yandan neden siyasi aktör olma hevesinde. Sorarsanız bir cevap alırsınız, ama aldığınız cevaba güvenemiyorsunuz.

Neden güvenemiyoruz?

Çünkü her tür doğruyu çarpıtacak kadar zekidir. İçine sadece doğruları koyduğu eğri kitaplar yazmak konusunda mahirdir. Doğruları etrafındakileri uyuşturmak için kullanır, bir söyler iki gizler ve anlamları kendine göre yoğurur.

Sene 94 veya 95'te, Sonsuz Nur isimli kitabındaki bazı ifadelerin, ehlileştirilmiş bir peygamber'den bahsettiğine kanaat ettiğim için tüm kitaplarını yakmıştım. Hayatta yaktığım kitap sadece onunkilerdir. O zaman acaba bir gün pişman olur muyum? diye düşündüğümü hatırlıyorum ama işte zaman gösterdi ki, pişmanlık ne kelime, iftihar noktasına geldik. O zamandan beri de, sıkıcı gazete yazılarının bir ikisi hariç okumadım. Her yöne çekilecek, elini suya sabuna sokmayan, satır içinde tevazu yaparmış gibi dururken, aralarında ben sizden fersah fersah üstünüm ifadeleri serpiştirilen yazılarından uzak durdum. Adamın doğruyu hangi maksatla kullandığı konusunda bir fikrim yok.

Kimisi der ki, işte ABD ve İsrail bürokrasisi içine adam yerleştirmeye çalışıyor ve onun için bu ülkelerle arasını sıcak tutmaya, onların menfaatlerini kollamaya çalışıyor. İlginç bir strateji ve fazlasıyla naif.

Gülen'in okullarına hasbelkader yolu düşmüş bir takım Amerikalı ve İsrailli insanlar üzerinde vaazlarının müsbet etkileri olacak, bürokrasiye girecekler, yeri geldiğinde bulundukları makamda Türkiye lehine kararlara imza atacaklar ve böylece Türkiye (ve sair yer) müslümanları kurtuluşa erecek. Nasreddin Hoca'nın peşin para hesabı daha açık bir yol. hani diken dikip, takılan yünleri eğirip satacakmış ve borcunu ödeyecekmiş ya.

O ülkeleri dönüştürecek, insanların aklını çelecek bir fikriyatı yok, adam yetiştirmekten anladığı bir takım dirsek temaslarını taze tutmak ve bu insanların bulundukları dünyada daha iyi olmasına değil, sadece kendisinin olmasına odaklanmak. O sebeple dirsek temasında tuttuğu adamların hemen tamamı kendi başına düşünmekten aciz, kendi fikri olmayan, hocası saçmaladığında yanlış yaptı diyemeyecek insanlar. Böyle insanlardan bir araya gelince, önemli bir güç olacakmış sanıyor.

Adam bir çok başka şeyle beraber Batı'nın neden güçlü olduğunu da yanlış anlamış. Dünyevi fikirlerin sonucu olan bir takım organizasyonları taklit edince, onların sağladığı avantajlara kavuşacağını düşünüyor. Hayır, dünyayı değiştirmek, ancak yeni fikirleri hayata geçirecek bir organizasyonla olur, biz bir takım güçlüleri kendimize sığınak yapalım ve onlara benzer organizasyonlar kuralım kafasıyla değil.

Müslümanların farkı İsa yerine Muhammed demelerinde değildir. Bizim tüm hayata, tüm insanlığa bakışımız farklıdır, bunun için modern zamanın uyumsuz çocuğu gibi duruyoruz. Dünya üzerinde en olumsuz imaj o sebeple müslümanların çünkü dünya düzenini yerinden sökme iddiasına sahip bir tek müslümanlar kaldı.

Altı henüz çok boş olsa da bu iddiayı, bir takım dirsek temaslarıyla, tedbir adını verdiği ikiyüzlülükle, kendini vakfetmek adındaki ruhbanlıkla mı yürütecek? Artık hoca demeye hicap ettiğimiz Gülen'in sunduğu yol batıldır ve bunun için bugün müslümanların arasında bir fitne ve bir imtihan olmaktan ileri gidemiyor.

Şahsen, Erdoğan'ın bir muhalefete ihtiyacı olduğunu, bahsi geçen yolsuzlukların mümkün olduğunu ve başkası gündeme getirse hükümeti korumak aklıma gelmeyeceği halde, fitne adam öldürmekten kötüdür hükmünce, bu fitnebazın oyunlarının daha büyük bir tehlike olduğunu gördükten sonra ne yapalım?

O sebeple, hayatımıza etkisi en fazla bir turnusol kağıdı. Zamanında Atatürk hakkında ne düşünürsün? diyerek, bir insan hakkında pek çok şeyi öğrendiğimiz gibi, artık Gülen hakkında ne düşünürsün? diyerek, kafasının ve ferasetinin ne kadar çalıştığına vakıf olabiliyoruz. Bu saatten sonra bu adam iyi işler yapıyor deyip, ne için kullanıldığına dikkat etmeyen insan, Gülen çıkıp Allah yok, din yalan da dese herhalde sevmeye devam eder. Onların sevmesinde bir mahzur yok, kişi sevdiğiyle beraberdir.

[İslam ve Teslim]