Başörtüsü ve AK Parti konusu bana bir türlü evlenemeyen sevgilileri hatırlatıyor. Kız ne zaman evleneceğiz? diye soruyor, oğlan şartlar uygunlaştığında diye cevap veriyor. On senedir böyle. Bu arada kız ve oğlan yakınlaşıyor, oğlan kızı ailesiyle tanıştırıyor, sorun sanki çözülecekmiş gibi oluyor, sonra oğlan halasının konudan duyduğu kuşkuları bahane edip şartların biraz daha olgunlaşması gerektiğini söylüyor. Bu arada kızımız hayli angaje, adı oğlanla bir anıldığı için ayrılmayı gözü yemiyor. Oğlan da bir yandan şartların olgunlaşmasını beklerken, bir yandan %47'ler, %51'ler, cumhurbaşkanlığı, ordunun sessizleştirilmesi ve hatta PKK ile kan davasının bitirilmesi gibi bir çok işin altına giriyor ama mesele kızımızın başörtüsüne kanuni garanti vermeye gelince, şartlar olgunlaşmadı.

PKK ile oturup müzakere edecek kadar muktedir adamlar, bu meseleyi çözemediklerine göre başörtüsü PKK sorunundan bile daha zormuş. Ya buna inanacaksınız, ya da oğlanın aslında pek evlenmek niyetinde olmadığına. Gönlünü bedava ilgiyle hoş edecek, herkese kendi müslümanlığını gösterebileceği birini arıyormuş. Bir defa evlenirse, başörtüsü meselesi hallolursa, daha başka sorumlulukların beklediğini bildiği için sallıyor da sallıyor. Nasılsa bedava oy var, başörtüsü sorununu çözerse artık insanlara bunu gösterip oy isteyemeyecek.

20 sene kadar önce memleketimizin siyasi turnusolu olarak yeni bir anlam kazanan başörtüsü, bu vazifesini sanırım uzun zaman daha devam ettirecek. Hiçbir düşünce, idrak, sorgulamaya gerek yok, kedi olsan anlarsın mesturenin dinci olduğunu. Hayat görüşünü limbik sisteminden besleyen eşhas için hayli faydalı, kendini yormaya gerek yok, retinada saç rengi yoksa düşmandır. Tabii turnusol tersinden de işliyor, birinin başörtüsü yüzünden böğürdüğünü görürsem, doğrudan aptallığına, frontal loblarına kan gitmediğine hükmediyorum ve ne söylediğini pek dinlemiyorum. Bu da yanlış belki, bu da benim önyargım.

Sene olmuş 1434, hala başörtüsünü pozitif veya negatif ölçü gören çok, biliyorum. Velakin bu geçen 20 sene içinde, her türlüsündan mesture ve gayrımestureyle rastlaşarak, aklımdaki önyargıların bir çoğunu yıktığımı sanıyorum. Başörtülü ateist olur mu? deseniz, belki düz ateist değil de, İslam'ın genel akaidine aykırı inanç taşıyan olur derim, tersi de, yani örtülü giyinmediği halde vakit namazlarına hayli dikkatli ve herhangi bir dinci kadar yeşil olan kadınlar da var. O sebeple basitliği yanında, yüksek hata oranıyla anılması gereken bir turnusol.

Önceden İslam şöyle diyor, Kur'an böyle diyor diye yazardım ama herkes biliyor zaten İslam'ın ne dediğini. Bu konuda ihtilaf ettiğim kimselerle bir tartışmaya da girmiyorum.

Bu mesele başından beri kadınların meselesi değildi. Onu kadınların üstüne erkekler yıktı. Birileri senin vergi verdiğin devletin okuluna, kızını, kardeşini, yeğenini, kuzenini başörtüsünden dolayı almıyorsa, vergi vermeyi bırakırsın. Çoğunluk vergi vermeyi bırakırsa, büyük kapitalistler de bırakır, ne meydana çıkmaya gerek kalır, ne polisle çatışmaya, ne köpürüp taşmaya. Devlet batarmış, batsın, o başörtülüyü düşünmüyorsa, ben onu hiç düşünmem. Parasını alamayan polis, başörtülüyü bıraksın, gitsin başbakanı joplasın.

Ama hayır, devletleri ebed müddet ya, Roma Aeterna'nın torunu kendileri, kıyamadılar. En fazla meydana çıkıp bağrıştık. Ben bağırdım mı hatırlamıyorum ama pek işe yaramadığı, hala hala hala olanlardan belli. Uzun hikayenin kısası, bir siyasi oy tarlası ihdas edildi. Başörtüsüne özgürlük sanki çok büyük bir meseleymiş gibi, üç seçimdir temel bir faktör. Ordumuz da, Kemalistimiz de maşallah, ezkiya insanlar olduklarından, bedava oy konusunda AK Partiyi desteklediler. Ordu bağırdı, oy, Ulusalcı hırladı, oy, adam sonunda bedava oyla şımarıp, kendini 100 yılda bir gelen lider sanmaya başladı.

Gezi Parkı olaylarından sonra biri diyor ki biz de zamanında böyle yakıp yıksa mıydık?. Evet, o zaman muhtemelen bu mesele şimdiye kadar çözülmüş olurdu. Bu adamların bugün Anayasa'nın 1. maddesine başörtüsü serbesttir yazma güçleri var mı? Var. O zaman hala ne bu yönetmeliğin sapı, tüzüğün çöpü saçmalıkları?

Sevgilisini düğüne bir türlü razı edemeyen kızların azıcık şarlamasında fayda var, yumuşak yüzünü yıpratma bacım.