Erdoğan'dan nasıl kurtuluruz? Bu soruyu soran çok insan olduğunu tahmin ediyorum. Baktım hakaret ve kinaye düşünmekten, çözüm düşünmeye fırsat bulamıyorlar, onların yerine ben düşüneyim dedim. Dev hizmet.

Birincisi, tabi, kısa vadede ölüm gibi ihtimaller dışında böyle bir yol görünmüyor. İnme inse de kurtulsak diye dua edebilirsiniz ama ne kadar faydası olur bilmem. Dualarınızın kabul olmasının yolu kabul olacak dualar etmektir genelde.

Asıl çözüm, tabi, Erdoğan'ın ve partisinin sandığı boylaması. Bu nasıl mümkün? Aslında basit yolları var, ekonomi krize girerse mesela, halk aç kalırsa kimse onları tutamaz. Ancak bu yollar da muhalefetin elinde değil. Ekonomiyi krize sokmak için bile kuvvet ve feraset lazım. İpler tek aktörün elinde değil, kriz çıksın deyince çıkmıyor.

Diğer bir yol, muhalefetin oyunu Erdoğan'dan daha iyi oynayacak liderler çıkarması. Böyle biri yok. Neden yok diye soruyorum, yani, Cumhuriyetçilerin, milliyetçilerin, solun ekseriyetinin neden böyle bir adam çıkarma ihtimali yok? Çünkü ucuz yoldan şikayet ettikleri o dikta yok, hayatlarından memnunlar. Hayatından memnun adamdan lider olmuyor, hayatından memnun adamlar da güçlü lider aramıyor. Memnun değilmiş gibi yapmakla da olmuyor, hapse girmek sokakta nutuk atmaktan, ölüm hapse girmekten daha sevimli gelmediği sürece insanların liderden beklentileri de, kendi yağında kavrulan laflar etmesi. Onu şimdikiler de yapıyor, un helvası niyetine.

Erdoğan da şedid bir diktanın ürünü değil tabi, ancak aşağılanmanın ne demek olduğunu bilen insanların arasından çıktı. Halleri batıyor olabilir ama bunlar batıyorsa, sabahtan akşama yok sayılmanın, gerici sayılmanın, yük sayılmanın, utanılmanın, sevilmemenin, görülmemenin, bilinmemenin hak sayıldığı günlerde öteki tarafı bilmediğiniz içindir.

Erdoğan bunları yapmaya çalışsa, muhalefet de birlik olup adam gibi lider çıkarır. Sol nasıl birleşecek? Adamın derdi sol veya sağ değil, falanca partinin başkanlığı ve bunun eğlencesinden gayet memnun, işi gereği durumdan şikayet ediyor ama neden birleşsin ki?

Derdi bir şeylerin değişmesi olan adamların yetişmesi ve itibar görmesi için yok sayıldığın, ağza alınmadığın, camdaki leke telakki edildiğin bir siyasi ortam gerek, kendini bildirmek için bilinmemen, sevdirmek için sevilmemen. Ancak ferasetinden midir, elinden gelmediğinden midir, böyle bir ortam olmasın ve muhalifler tatlı deryalarında avlanmaya devam etsin istiyorlar.

Muhalifler zaten durumdan memnun. Kendilerini kandırmaya devam edebiliyorlar, hem ahlakî sorumlulukları yok, hem halk eh, yeter diyecek kadar bunalmıyor ve gerçekten devrimin başına geçmelerini bekleyen yok, hem de kendilerini işsiz bırakacak kadar da iyi değil dünya. Hem meşgale, hem sorumsuzluk. Kim hoşlanmaz?

Şu 13 bingünlük hayatımda şikayet eden çok insan gördüm. Bunları genelde ciddiye alırım, kişilik zaafım insanları dinleme ve inanma yönünde. Velakin düşündükçe yakınan insanların pek çoğunun, bir nevi şükür cinsinden yakındığını farkettim. Erdoğan şunu dedi, bunu dedi diye şikayet edenin o kadar büyük derdi yoktur. İşin var, gücün var, söylediğinde birileri seni dinliyor, hatta bir araya gelip, körler sağırlar birbirini ağırlar sövme seansları düzenleyebiliyorsun, hala yukardan bakabiliyor, hala cahil kalabiliyor, hala hala atarlanabiliyorsun ve sonra bir de şaşırıyorsun, nasıl hala burada diye.

İhtilallerin nasıl gerçekleştiğini, benzinin nasıl alev aldığını az çok okuyorum. Bu millet diğerlerinden daha sabırlı veya koyun olduğu için değil, durum kötü olmadığı ve yakıp yıkılan kendi evi olacağı için bunlara kulak asmıyor. Erdoğan gitmesi gerektiği zaman onu kimse tutamaz. Gitmiyorsa, şartlar şikayet ettiğin kadar kötü olmadığı için gitmiyordur.

Erdoğan (ve etrafındakiler) şartlara tabi olmadan onları değiştiremeyeceğini öğrenmek zorunda kaldı. Muhalif dostum, sen de öğreneceksin. Öğrenmezsen de canın sağolsun, sen şikayet et, ben dinleyeyim, memleketin eğlenceye de ihtiyacı var.