Günlük açlığımı iki günlük açlığa çevirdim. 36 saat bekleyip yiyeceğim. Keşiş orucu diyorlarmış. En son dün 17:20 gibi yedim. Biraz başım ağrıyor. Keşiş baş ağrısı.

Zayıflamak için kendine bu kadar yüklenme diyorlar. Zayıflamak için değil diyorum. Kendimi maruz bıraktığım zorlukların bir tadı var. Dışarıdan izahı zor, insanların çoğunun anlamadığı ve normal olmayan bir tadı.

Zorluklar sizi güçlendirir. Ne için güçleneceksin? Güçlenmiş olmak için. Gittiğim bir yer yok, güçlenip de dağlar aşmayacağım. Ömrümün uzaması veya kısalması o derece dert değil. Annemden uzun yaşadığım sürece ömrüm konusunda bir şikayetim olmaz.

O hâlde bu eziyete ne gerek var?

Yaşadığımı aştığım zorluktan, sabrettiğimden, dayandığımdan anlıyorum. İnsanın kendini geliştirmesi ne için? Yaptığım işi neden iyi yapmak istiyorum? Neden saniyelerimin hesabını yapıyorum? Sonunda hepsi yok olup gidecek bu yazıları neden yazıyorum? Neden daha iyisi diye bir amaç var hayatımda, daha güçlü, daha mutlu, daha sağlıklı?

Bunların anlaşılabilir izahını yapmıyorum çünkü insanın içinde bu ışık yoksa, hayata karşı kılıcını bileme arzusu yoksa, dışarıdan bir şeyler anlatarak ona bunu veremiyorsunuz. İnsanların çoğunun sabah 9-akşam 5 yaşamaya alıştığını görüyorum. Mantıklı olanın da bu olduğunu düşünüyorum, dahası eğer gittiğimiz yer ne yaparsak yapalım aynıysa, neden hayatını daha çok eğlenceyle doldurmayasın?

İçimden bir ses, neden daha fazla eğlence arıyorsun, hayatın zaten eğlence dolu demese, benim de yapacağım bu olurdu. Eğlenceyi hayatın kendisinde, işimde, ürettiğimde, yazdığım yazıda, programda, sabrettiğim açlıkta, tuttuğum nefeste daha çok bulabildiğimi fark ettim. O sebeple olacak nadiren bir şeyler seyrediyor ve anlatacak kadar eğlenceli nadiren bir şeyler yapıyorum. Yine de herkesten mutluyum ve bana kendine aşırı yeterlisin diyorlar. Bu da böyle bir paradoks.

[Virgüller] #açlık #mutluluk #hayat #zorluk #güç