Satranç eğitiminin sadece satranç yeteneğini artırdığını kabul ederler ama sınıf eğitiminin sadece sınıf yeteneğini artırdığını kabul etmezler.

Hayatla (ve kadınlarla) mücadele derneği kursam da hayatta kalma yeteneği nasıl artırılır? diye dersler versem. Esnek laflarla yalan söylemeden anlamsız konuşma veya düşman edinmeme ve mümkün mertebe radar altı kalma sanatı gibi konular olabilir.

Eğitim şart dedikleri eğitim bu değil, farkındayım. İnsanların organizmanın doktrinlerine daha fazla aşina olmasını, bireylik ve özgürlüklerinin temelindeki hayvanlıklarından kurtulmalarını istiyor bunu söyleyenler. Mesela bahçeye bağladığı köpeği gece yarısından sonra havlamaya başlayan komşumun eğitime ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Bu köpek senelerdir havlıyor. Komşu köpek olsa ve oraya gece yarısından sonra bağırıp çağıran bir insan bağlasa şimdiye bir sorun olduğunu, o insanı salması gerektiğini öğrenirdi. İnsan evladında öğrenme problemi var. Eğitim bunun için şart.

Ancak eğitimin bizi hazırladığı dünya tahmin edilebilir, sınırları belli, not almaya devam ettiğimiz bir dünya. Belirsizlik nasıl yok edilir, güven nasıl verilir, ortada not ve değerlendirme yoksa daha iyi ve daha kötü nasıl anlaşılır, bunlara dair fikrimiz yok. Zaten okuldan sonra okumaya devam etmenin asıl motivasyonu da bu, eğitimi o kadar sevdim ki biraz daha eğitilmek istiyorum. Belirsizlikten mümkün mertebe kaçış. Not konforu güzel.

Ben de o eğitimi sevenlerden biriyim, sınırları dışına çıkmak istemeyen, konularını seven ve hayatı boyunca o sınırlarda yaşamaya devam eden bir insan olmak isterdim. Böyle olmadı. Tahmin edilebilirlik benim için lüks oldu. Hayatında işleri hep tahmin üzere gitmiş insanlarla anlaşamadım bu yüzden. Onların hayat algıları ile benimki zıtlaştı. Onların hiyerarşi ve organizma için benliklerini feda etmelerine tuhaf tuhaf baktım, başkasının doğrusundansa kendi yanlışım deyince de onlar bana tuhaf tuhaf baktı.

Yukarıdaki söz doğru ama organizmanın kocaman bir sınıfa dönüştüğünü unutuyor. İnsanlar çok ağır olmayan risksiz işler yapıp, ortalama bir hayat yaşamaya çalışıyor. Başarımızı organizmanın kurallarına ne kadar uyduğumuz belirliyor, her yerimiz yapay kurallarla dolu, bürokrasi bize yeni kurallar uyduruyor ve onlara da uyuyoruz. Yakında bize (şimdilerde gizli verdiği) notları açıktan vermeye de başlayacak, kredi notu, vatandaşlık notu, sağlık notu... Çünkü insanların ekseriyeti için bitmeyen eğitimin en kolayı olduğunu görmüşler. En ehlileşmişlerimiz, en çok eğitilmiş olanlarımız. Biz de burada miadı dolmuş bir bireycilik türküsü söyleyenleriz. Çünkü yırtık kotun bile dükkandan alındığı bir dünyada, bireylik de dükkandan alınıyor, bizim bireylik dükkan mahsulü olmadığı için kabul gören bir bireylik değil. Organizma ürünü bireylik makbul. Birey olduğumuzu bile organizmadan öğreniyoruz.

Organizmaya karşı birey, hangisini tutarsın? Bu aslında tarihin akışının bize cevabını verdiği bir soru. Organizmanın daha primitif hâlleri tarım toplumuna geçildiğinde ortaya çıkmış. Bir avcı toplayıcı, bir çiftçiden çok daha güçlü ve sağlıklı olsa bile, beş çiftçi onu yener. Şimdi de böyle, organizma bireyin karşısına ebleh sürüsü çıkarıyor, birey tek tek hepsinden akıllı ve ferasetli olsa bile, organizmadan beslenen eblehler, organizmayı besliyor ve bireyin onların nezdinde makbul olması mümkün değil. Aklının bir kısmını kullanmayı bırakırsan, özgürlüğünden vazgeçen çiftçi gibi rahat ediyorsun.

Böyle böyle insan toplumu tek bir organizma gibi hayata geçiyor. Sinir ağları örülmüş. Organizma hücrelerini eğitiyor ve onların tek tek hücreler olduğu günlerden gelen alışkanlıkları törpülüyor. Onlar da vazifelerini eğitilmek suretiyle hakkıyla yapıp, organizmanın onlardan zarar görmesine sebep olacak özgürlük ve fikirlerinden vazgeçmiş. Hepimiz bir sınıfta eğitilmeye devam ediyoruz. Notumuz yüksek olsun.

[Virgüller] #organizma #eğitim #birey #özgürlük #belirsizlik #kadınlar #hayat