İnsanın kainatı inşası için bir zihin, kendisi olmayan bir zihin gerekiyor ama bu zihin insanın kendi zihni kadar yalınkat ve basit değil. Zihin demek bir yandan da kişi anlamına da geliyor ama bunu da söylemek zor. İnsan topluluklarının da zihni var ama bir kişi değil. Karınca yuvasının da zihni var ama bu zihin belli bir kişiye ait değil. Elimizdeki kavramları karıncalara uygulayamıyoruz çünkü bir karınca, kolonisi olmadan yaşayamıyor, o hâlde yuvasından ayrılmış bir karınca ne kadar canlı sayılabilir?

İnsanlardan (ve varsa diğer şuur sahiplerinden) oluşmuş bir zihnin kolektif zihin olduğunu düşünsek yanlış yapmış olur muyuz? Bu zihinle münasebetimizi kendi içimize dönerek yapıyoruz diyelim, doğru olursak kolektif zihinle aramız daha iyi oluyor, günah işlersek kolektif zihnin gazabına uğruyoruz... Bir tanım yapmış olduğumu sanmıyorum ama o kadar basit değil belki.

Bu zihin bizlere emirler gönderen bir zihin, bir Tanrı olabilir mi? Yoksa emir ve yasak kısmı kolektif zihne aşina olmuş bazılarının uydurması mı?

İnsanlara anlamaları zor bir kavramı anlatıyorsanız -bunun adı kolektif zihin veya Tanrı olabilir- bir yerde analojiler kullanmanız gerekir ve dahası anlatının bir maksadı vardır. Tanrı size haber gönderdi diyeceksem, bunu hâl hatır sordu, biraz da geyik yaptı diye devam ettiremem. Ne dedi? dediğinizde size ciddi ve anlamlı şeyler söylemem gerekir ve bunları da belli bir kişiden gelmiş gibi söylemek zorundayım çünkü malum, insanlara kolektif zihin gibi anlaşılmaz sözler söylerseniz, sonunda bunu sadece kendi durumlarına uydurabilecekleri kadar anlarlar. İşlerine yaradığı kadar.

İnsanlara söz söylemenin maksadı olduğu gibi kolektif zihne kulak vermenin de bir maksadı vardır. İnsanların dikkatini çekmek ve onlara bir şey yaptırmak istiyorsanız, hepimiz biriz ve aynı yuvanın karıncasıyız diyemezsiniz. O zaman insanlar oldukları gibi olmaya devam eder.

Panteist düşüncenin sıkıntısı biraz bu. İnsanlara zihnimiz aynı zihnin unsurları dediğimizde onlara bir kurtuluş vadetmiş olmazsınız, dertlerine deva olmaz bu söz. Daha kötüsü bu sözün altında dünyanın olduğu gibi kalmasının da yeterli olduğunu söyleyen biri vardır. İnsanlar altında sırıtan bu tembel felsefesine bakıp demek ki bizden bir şey beklenmiyor, ne yapsak da fark etmez derler. Dünyayı olduğu gibi kabul edeceksek ve iyinin kötüden bir farkı yoksa, insanlar neden iyilik için yaşasın?