E~ üç soru sordu. Üçü de cevabını bilmediğim ve hakkıyla ele almak için kitap gereken sorular. Sadece neden bilmediğimin izahını yapacak kadar cevap verebilirim.

1

Yapay zekâ ile ruh ilişkisini merak ediyorum. Ruhu en fazla biyolojik bir fenomene indirgeyen bilim dünyası, yapay zekâ ile ruhu herhangi bir şekilde bağdaştırıyor mu, nasıl?

Düalizm (ruh/madde ikiliği), naçizane benim başvurmak zorunda kaldığımda kendimi kötü hissettiğim bir düşünce. Ruh zaten anlaşılmış bir kavram değil, kimsenin tam olarak tanımlayabileceği, üzerinde uzlaşabileceği bir kavram gibi de görünmüyor. Bunun üzerine yapay zekâ gibi, yine ne olduğunu herkesin farklı anladığı bir kavramı getirip, bunların aynı şey olup olmadığını sormak bana biraz fazla geliyor.

Yapay zekâ bir yazılım, makinelerin zekiymiş gibi işler yapmasını sağlıyor. Sesi yazıya, görüntüyü bu falanca kişidir şeklinde bir bilgiye çeviriyor. İnsanın yaptığı bazı şeyleri yapamıyor, bize anlamlı gelen yazılar üretemiyor ama on yıl önce sadece insanlar yapabilir dediğimiz pek çok işi yapabiliyor. Yüz tanımada insan seviyesinin bile üstünde çalışıyor meselâ.

Bize bunları yaptıran ruh mu, yoksa bu yeteneklerimiz beynimizdeki elektrik ve kimyasal sinyallerin akmasıyla mı gerçekleşiyor? O sinyallerin toplamına (ve bilmediğimiz başka yönlerine) ruh dersek, evet, ruhumuz bizim yazılımımız. Ancak bu da bana hayli anakronik gelen bir yorum. Ruh ve yapay zekâyı eşleştirmek için fazlasıyla kabul yapmak gerekiyor. Ben o kabulleri yapmıyorum, yapanları da ciddiye almıyorum.

2

Transhümanist ya da Posthümanist dönemde ahlâki bilginin imkânından bahsedebilir miyiz?

Ahlâk insanların sosyal yaşamlarıyla ilgili bir konu. Yalnız insanın ahlâka ihtiyacı yoktur ve Transhümanist bireyin ne kadar sosyal olacağını bilmiyoruz. Birden fazla birey mi olacak, yoksa yavaş yavaş izlerini gördüğümüz, insanların birbirlerinin zihinleri yoluyla benliklerini kopyaladıkları muhtelit bir bilinç mi olacak? Kendini internete veya o zamanki teknoloji nelere izin veriyorsa, onlardan gelen sinyallere doğrudan bağlamış birinin birey olması mümkün mü? Birey olmadan ahlâkın gerekliliği/imkânı mümkün mü?

Transhümanizm'in bir yerde bireyi ortadan kaldıracağını, insanların arasındaki enformasyon akışının hızlanmasının onları bir beynin nöronlarına çevireceğini düşünüyorum. Eskiden gazeteler aracılığıyla, günde 1 kere haber alıyorduk, radyo geldi, bu hızlandı, televizyondaki birden fazla kanal bilgi akışını hızlandırdı, internet daha da hızlandırdı, sosyal medya artık insanların doğrudan birbirlerine veri gönderebildikleri bir dünyayı bize açtı. Bunun bir ileri aşamasında, herhangi bir insanın gözleriyle görebilme imkânım varsa, benim bireyliğim devam eder mi? Başkasının gözleriyle görmek, kulaklarıyla duymak teknolojisine kalan süre, gazetenin icadından geçen süreden muhtemelen daha az. Kendi algılarımızı kendi organlarımızla üretmeyi bıraktığımızda, hâlâ birey olacak mıyız ve o bireyin ahlâka ihtiyacı olacak mı?

Transhümanizm'in tek bir anlamı yok, çoğu insan için de anladığım kadarıyla sonsuz yaşam gibi bir şey ifade ediyor. Bununla beraber insanın tarihi göçebelikten şehre doğru, kendi bireyliğini ve bunun getirdiği özgürlük ve sorumluluğu terk etmek üzerine kurulu. Bu durumda da bir ahlâkın imkânından bahsetmek zor.

3

Yapay zekâ bilinçli mi? Bilinci maddi bir indirgeme olmaksızın yapay zekâ ile uzlaştırmak mümkün mü?

Bu konuda bilincin varlığını reddeden Dennett'a daha yaklaştım. Evdeki robot süpürge hakkında bir hayvan gibi konuşmak, onun bir yerlere girip çıktığını, bir şeyler yaptığını, pili azalınca kendini şarj ettiğini görünce bilinç sorusunun kitapta durduğu gibi durmadığını fark ettim. Bilinç, bizim için zihnin bilmediğimiz, anlayamadığımız tarafları anlamına geliyor büyük ölçüde. 20. yüzyılın direnişçi felsefecileri Searle, Penrose veya Chalmers bir robot süpürgeye yenilmiş olabilir.

Yapay zekâ bilinçli mi? diye sormadan önce insan bilinçli mi? diye sormak lâzım. Elimde meselâ sadece kendi bilincim var ve bunun arazlarından kurduğum analojiyle başkalarının da bilinçli olduğunu düşünüyorum. Ancak bu analoji kedi/köpek için de bir ölçüde çalışıyor, onlarda da biraz bilinç var sanki. Robotlar da bizim bilincimizi gösterdiğimiz alanlarda, bizim gibi davrandıklarında bilinçli kabul edilecekler.

Bunun içinin ne olduğunu insan için de bilmiyoruz. Naçizane bilincin ve ona yoldaşlık eden zihni unsurların büyük ölçüde insanın kendine anlattığı hikâyelerden kaynaklandığını ve bunun da beynimizde birden fazla merkez olmasıyla ilgili olduğunu düşünüyorum. İki veya daha fazla düşünce merkezi arasındaki gerilimi bilinç olarak hissediyoruz. Bunun aynı şekilde robotlarda ikâme etmek mümkün olmayabilir ama bilinçli diyebilecek kadar bizi şaşırtacak makineler ortaya çıkacaktır.