1979 yılının Temmuz ayında Ankara'da doğmuş, halihazırda yazılım ve yapay zeka işleriyle meşgul biri. Arada maaşlı, arada serbest çalışan bir yazılım ve makine öğrenmesi mühendisi.

İsmin kendisini resmi ismimin harflerinden ürettim. Haşim Eren de olabilirdim, Hiram Neşe de. Emin Reşah olmak biraz daha kolay geldi. Reşah, damla demek. Ateş olsaydım cirmin kadar yer yakardım, su olunca reşah kadar faydam olabiliyor.

Buradaki yazıların içeriği bir otoriteden kaynaklanmıyor. Kitabi bir insanım ama akademisyen değilim. Bir zamanlar olmak istemiştim ama sonra bunun iyi bir fikir olmadığına kanaat ettim.

Borges, Kum Kitabı'nın başında yazdığı hikayeleri dostları için yazdığını söyler. Benim için de yazının temel gayesi budur. Konuşmayı sevmeyen bir insanın uzun soluklu, sakin konuşmaları.

Tanıdığım az sayıda kişi okur ve belki sever diye yazıyorum. Burada geçirdikleri üç dakikadan memnun olurlarsa ben de memnun oluyorum. O sebeple sen kimsin de bunları anlatıyorsun? anlamına gelebilecek sorulara basitçe hiçkimse diye cevap veriyorum.

Hiçkimse.

Bir sözü içeriğiyle değil, kimin söylediğiyle değerlendiren kimselerin burada bir şey bulacaklarını sanmam. Wittgenstein'ın Tractatus'un başında, bu kitapla zaten bu konularda düşünmüş olanlardan başka ilgilenecek kimse olduğunu sanmıyorum demesi gibi, ben de insan olmanın derdine düşmüş olanlara yazıyorum. Gelecekten haber vermiyorum. Gizli bilgilerden haberim yok. Kimse beni dinleyip devrim yapmaya kalkmıyor. Benim de zaten böyle bir amacım yok. Özel bağlantılarım yok. Kahin veya lider değilim. Dünyayı kurtaracak veya insanları kurtuluşa erdirecek bilgim sınırlı. Tahminlerimin yarısı doğru, yarısı yanlış çıkıyor. Herkes kadar şaşkın ve herkes kadar biçareyim. Kendi merakımı celbeden sorular soruyor, onları düşünürken yazılar üretiyorum. Buradaki yazılardan maddi veya manevi ücret talebim yok. O sebeple hayatımın basit taraflarını da sadece gerçekten merak eden arkadaşlara anlatıyorum.

Soruyu tekrar sorabiliriz: Neler merakımı celbediyor ve bunlar beni kim yapıyor?

Bir insanın en temel meselesi hayatını nasıl yaşaması gerektiğine karar vermektir. Ben de bunu kendince araştıran bir insanım. Nasıl yaşamalıyım? Hayatımın sınırları nerededir? Ne kadar sorumluyum? Neyi değiştirebilirim? Nelere katlanmam gerekir.

Ve sonunda kendim için de aynı soru: Ben kimim?

Bir kere bu hayli soyut ve faydasız soruları düşünecek imkanı bulabilen biriyim. Bu imkanın da gerçekte ne olduğunu sorabilirim kendime. Hangi sebepler ve imkan sayesinde bu yazıları yazabildim?

Görüldüğü üzere sorular bitmez. Soruları tükenmeyen ve cevapların arasına her zaman ufak ayrıntılar sokabilecek biriyim. Bir yandan da anlamsız konularda fazla laf üretmeyi sevmeyen biriyim. O halde hangi konular laf yazı üretmeye değer ve hangi konular değmez? Neye değer veririm?

İnsana değer veririm. Onun düşüncelerine, nefesine, sağlığına, acizliğine. Merhameti hakeder, yazıktır. Bir uzay gemisinden atılmış kadar yalnızdır. Bu yalnızlığına aptallığı eşlik eder. Çoğu insanın hayatı bu iki sebeple hüsranla geçer.

Kendimi de yalnız ve aptal bir insan olarak sever miyim? Çoğu zaman severim. Her zaman değil. Bu beni kim yapar? Sevdiğim zaman kim olurum, sevmediğim zaman kim?

Sürprizlerle değilse de çelişkilerle doluyum. Söylediklerimin arkasında her zaman duramam. Bazen söylediklerim de benden uzağa kaçar.

Yaşlı mıyım? Bazı zaman beş yaşında gibiyim. Bazı zaman altıyüzkırkyedi yıllık bir bebek ejderha. Çoğu zaman her insanın yaptığı kadar büyük rolü yaparım. Dünya birbirinin omzunda ağlayan büyüklere alışık değil. Ben de ağlamam kimseye, büyük olmayı biliyormuş gibi yaparım. Bu beni kim yapar?

Akıllı mıyım? İnsanların çoğunun anlamadığı bazı konuları anlarım. İnsanların çoğunun anladığı bazı konuları anlamam. Bu beni kim yapar?

Hasılı kendiyle yaşamaya alışmaya çalışan karmaşık ve çetrefil biriyim. Kim olduğumu söylemek o kadar kolay olsaydı bu yazılara gerek kalmazdı. Kim olduğum o sebeple bir soru olarak kalsın. Belki bir gün biri cevabını verir. Belki ben de o zaman duyabilirim.

[Vita] #hayat #Ankara #yazılım #yapay zeka