• Politik konularda yazmayı sevmiyorum.
    • Bir fikrim olmadığından, apolitik olduğumdan değil.
      • Apolitiklik mümkün mü? O da bir politika değil mi?
    • Birinci sebebi bir faydası yok. Genel bir umutsuzluk hali.
    • İkincisi de zamanım sınırlı ve bunları geçici konularda boş laf üreterek harcamak istemiyorum.
      • Başımızdaki narsist zevat kendilerini ölümsüz mü sanıyorlar bilmem ama bildiğim kadarıyla bütün vazgeçilmezlikleriyle beraber gömülüp gidecekler.
        • Tayyip Erdoğan'ın arkasından ne kalacak acaba?
        • Demirel'in arkasından ne kaldı?
          • Ben kendisini sadece emeklilik yaşını azaltıp, milletin 36 yaşında emekli olmasına imkan tanımasıyla hatırlıyorum.
          • Bir de çok güzel laf üretirdi rahmetli.
            • Yarım saat dinlersin ve ne dedi diye sorsalar hiçbir şey aklında kalmamıştır. Totolojileri sıralayıp geçer.
  • Son yazılar üzüntü ve öfkeden.
    • İfade edip rahatlamak için, yoksa bir faydası var mı?
      • Yok!
  • Türkiye'nin halleri nasıl düzelir? Halkı mı eğitelim, devrim mi yapalım, bir partiye girip politika mı yapalım?
    • Türkiye'nin hallerini neden düzeltmek istiyoruz?
      • Aslında böyle bir borcum yok, bu vatanla bağım hasbelkader annemin ve çocuklarımın bu ülkede yaşamasından ibaret kaldı.
        • Bu milletin ölümsüzlük hikayesini paylaşmıyorum. Halleri bana heyecan vermiyor. Sınırları dışında sarı ot filmi dışında çıkamayan ve içine kapandıkça kendini dev aynasında gören kompleksli bir toplum bu.
          • Narsist politikacı ve şairlerin bu kadar tutulması, vatandaşına yaşayacak sağlam yuva kurmadan dünyayı fethetmeye kalkması bundan.
            • Çünkü sağlam evin anlatılacak bir tarafı yok, savaş kazanırsa hikayesi ve iktidarı baki kalacak.
          • Ölümsüzlük hikayesi derken mesela?
            • Türklük işte veya İslam veya devlet. Bunların bana anlam ve heyecan veren bir tarafı kalmadı.
            • Bu hikayelerin iyiye kullanılmasını isterdim. Basit bir adamın, basit hevesleri uğruna tükenip gitmesini değil.
              • Hikayelerin suçu yok.
              • Derdim onları kullananlarla.
      • Şu sıralar gün içinde daha çok İngilizce konuştuğumu düşününce, genel bağlanamama sorunsalımın Türkiye'ye de sıçramış olmasında bir sürpriz yok.
        • Neye ve kime bağlanabildin ki Türkiye'ye bağlanabileceksin?
      • Velakin, yine de Türkiye'de yaşamaya çalışan bir insanım. Bu ülkeye maruz kalıyorum. İstanbul şehrinin ortasındayım ve depremin beni nerede yakalayacağını bilmiyorum.
        • Felaket riskini dünyanın hiçbir yerinde sıfırlayamazsın.
          • Türkiye'deki mesele bu riskin göz göre göre, üç beş ucuz yamyamın bitmek bilmeyen hırsı, dolandırıcılığı, sömürüsü yüzünden artıyor olması. Felaket her yerde felaket, ölüm her yerde ölüm ama evinin altındaki market binanın kolonlarını kesti veya müteahhit betonu gerektiği kadar sulamadı diye gömülüp gitmek var, bir de elden gelenin en iyisinin yapılmış olduğuna inanarak gerisini Allah'a bırakmak var.
    • Halkın eğitilebilirliğine inanmıyorum.
      • Daha doğrusu insanlar bizim istediğimiz şekilde değil, şartlar istediği şekilde eğitiliyor.
        • Ben de mesela bu ülkede vergiyi mümkün mertebe erteleyerek ödemenin eğitimini aldım. Devletin bana öğrettiği bu oldu. İnsanlar da bu ülkede devletle iş yapmıyorlarsa, genelde aynısını yapıyor.
          • Devletten alacağım bir para yoksa, ona vergi ödemek için de kuyruğa girmiyorum.
          • Çünkü bugüne kadar ödemeyi ertelediğim hiçbir vergiden pişman olmadım.
            • Devletimiz bize af çıkardı ve bu arada o parayı başka işler için kullandık. I 💓 T.C.
      • Halk eğitilir ancak bu okul veya propaganda yoluyla olmaz. İnsanlara kurallara uymayı öğretmek istiyorsan, bütün her yerde kurallara uyman gerekir. Kendin kırmızı ışıkta geçip, seçmenlerine siz kırmızı ışıkta durun dersen, sadece ikiyüzlülüğü öğretmiş olursun.
        • Bizim bütün müfredatımız, bütün kültürümüz, bütün bu akvam-ı bürokrasi işte bu ikiyüzlülüğü öğretiyor.
          • Sadece dudak hizmeti. Memleketin bütün eğitimi bundan ibaret.
    • Hayatımın bir döneminde ben de devrimciydim.
      • İnsanları tanıyıncaya kadar.
      • Bu ülkedeki devrimcilerin ekseriyeti başka bir iş yapamadıkları için devrimci olmuşlardır.
        • Bir adamın hayatını bir ideolojiye adaması için diğer tüm yolların tıkanmış olması lazım.
        • Bu da devrimciliği en salak, en iş bilmez, en beceriksiz, en tembel, hayatı okuduğu kitaptan ibaret sanan, insanları tanımayan kesimin hobisi haline getirir.
          • Gerizekalılar bir araya geldiklerinde daha da gerizekalı oldukları için, devrim yapacaklarmış veya yapınca işler düzelecekmiş gibi bir inançları vardır ve birbirlerindeki bu inancı beslerler.
            • O devrim hiç gelmez ve o sayede de hikaye sürer gider.
              • Devrimin nadiren geldiği zamanlar da, Stalin veya Mao gibi adamlar çıkar.
                • Devrim ideolojiye uymuyorsa, ideoloji devrime uysun.
                • Çünkü devrimci ideallerine ancak kan dökerek ulaşılabileceğini görür ve en acımasız devrimciler daha az acımasız olanları bertaraf eder.
            • İslamcılar da böyle değil mi mesela?
              • İslamcılar da böyleydi, sonra devrimin gereksiz olduğunu gördüler çünkü neticede ihale alabildiğin bir devleti yıkmanın bir manası yok.
              • Eski edebiyat yerinde duruyor ama bu ülke son on yılda sekülerleştiği kadar hiç sekülerleşmedi.
    • Bir siyasi partiye üye olup da siyaset yapmayı hiç düşünmedim.
      • Partiler de şirketler gibi, CEO olmak için bile en alttan başlamak lazım. Bu da bu sevgili millete hayli uzun süre maruz kalmak anlamına geliyor. Onların ortalamasından fazlasını yapmaya çalışırsan ayrık otu gibi kalıyorsun.
        • Tepeden girişlilerin de etkisi, Ahmet Davutoğlu örneğinde olduğu gibi sınırlı oluyor. Tayyip Erdoğan olmasa adını duymayacağımız biri ve nihayetinde duymasak da olurmuş.
          • Çünkü politika dediğimiz ister istemez halk avcılığını demektir. Halkın önünde eğilmeden ondan oy alamazsın.
            • Hem bildiklerini bilmeye devam edip, hem halkımıza sizden iyisi yok demenin bir yolu yok.
      • Ayrıca zaten bugünkü partilerin de ses duyurmak gibi bir imkanı yok.
        • İhale kovalayan ve bunu vatan millet sevdasından yaptığını söyleyen adamlarla aynı yerde bulunacaksın.
        • Bir de mesela muhalefetin de temel motivasyonu siz çok yediniz, biraz da biz yiyelim.
          • Bunu etrafımdaki hemen bütün muhaliflerde görüyorum. Adamın bir şekilde işi denk gitmemiş, gitseymiş Reisçi olacakmış, gitmeyince azılı muhalif olmuş.
            • Çoğu muhalefetin arkasında şahsi bir alışveriş, çekemezlik var.
              • Veya basit sinyalleşme.
            • Sistemin geneline dair bir muhalefet yok, varsa yoksa Erdoğan çok yedi, o insin biraz da biz yiyelim.
              • Bu yüzden de kimsede önemli bir heyecan yaratmıyorlar.
            • Yiyor ve çalışıyor 'un bizdeki zıddı yemiyor ve çalışıyor değildir, yiyor ve çalışmıyor'dur. Yemek sabit, değişen biraz daha az veya fazla çalışması.
              • Onun için yolsuzluk üzerinden yapılan muhalefetin de kimsede bir etkisi yok.
  • Bütün bu sebeplerden dolayı bir gün okunur belki diye yazmak dışında bir gayretim yok.
    • Onun da anlamının ne olduğundan emin değilim, zira bu ülkede 5 Şubat günü yapacağınız bir politik tahminin 6 Şubat itibariyle geçerliliği kalmadı.
      • Ben mesela Erdoğan'ın bu seçimi kazanacağını düşünüyordum.
        • Şimdi hiçbir fikrim yok.
          • Seçim olur mu, ondan da emin değilim.
      • İki korkum: birincisi İstanbul depremi, ikincisi iç savaş.
        • İlki muhtemelen önümüzdeki on yıl içinde olacak. Hiçbir deprem tahminine inanmıyorum bir yandan, bir yandan da 6 Şubat depremi gibi bir deprem olursa yarım milyon kişiden daha az sayıda ölüm olmaz.
          • Cenazelerimiz köpek maması olmadan gömülürse şanslı sayılırız.
          • Allah bu millete acısın.
        • İkinci korkum da kendi hülyalarına dalmış tepedeki zevatın oyunlarını oynamaya devam etmek için her nevi yolu kullanması.
          • Belli ki adamın miadı doldu, belki birkaç senedir dolmuştu, belki Kemalistleşeceğine oradan inmeliydi.
            • Zaten yapacağını yapmıştı, ikinci bir ne yapacağını bilemeyen Demirel olmasına gerek yoktu.
          • Başkanlık sistemi yönetimi güçlendirdi ve bir yandan daha kırılgan hale getirdi.
            • Artık daha az küçük krizimiz var, güven oylamasında hükümet düşer mi heyecanı yaşamıyoruz mesela.
            • Velakin güçlendikçe sistem daha kırılgan oldu ve deprem veya Cumhurbaşkanı'nın ölümü gibi büyük krizlerin etkisini bilmiyoruz.
              • Kazanan hepsini alır sistemi olduğu için de sonuna kadar inatlaşmanın getirisi arttı.
              • Büyük krizler belki sistemin tamamının çökmesine yol açacak, belki seçim yapılamayacak.
                • İnsanlara sistem içinde makul bir görev değişimi sunulmazsa, onlar da sistemin tamamının devirmeye çalışır.
                  • Sonunda ne çıkacağı belli olmaz.
                  • İç savaşın kazananı kim olur bilmem ama genelimiz kaybeden tarafta oluruz.
      • Hikayeleriyle birlikte Türk milletinin beka meselesinin bu iki tehlike altında olduğunu düşünüyorum.
        • Türkler ne Grekler kadar eski zamandan beri burada, ne edebiyatları Farisiler kadar gelişmiş, ne de Ermeniler kadar medeni ve iyi bina yapıyorlar.
        • Allah'ın Anadolu'yu Türklere miras bırakmasında herhalde iki sebep var.
          • Birincisi mazlumun yannda olmak, diğeri de buna bağlı bir adalet duygusu.
            • Bu ikisinden de uzaklaştıkça devleti kaybettik. Adaletine güvenilmez, hakimi savcısı rüşvete alışan, herkesin birbirini sömürmeye ve kazıklamaya çalıştığı bir ülkeye dönüştük.
              • Allah'ın bu milleti buradan süpürüp, başkalarına bırakmaması için dua etmekle beraber bir sebep göremiyorum.
[Dalga] #politika #Türkler #deprem