(2022 Eylül)

Bağlanma modelleri üzerine bir kitap okuyorum. Tipik kaçınmalı bağlanma davranışları sergilediğimi farkediyorum. Duygularını görmezden gelmek için oyuncaklar bulmak. Ağlamamak için gülmeyi de bırakmak. Kaybetmekten korktuğunu hiç elde etmeye çalışmamak. Blog bile bunun bir aracı olabilir. Bastırmak için yazıyorum. Belki.

Analoji şu: Duygularım bir bahçe gibi ama ben bu bahçedeki bazı otları, kıskançlık, kayıp, korku, güvensizlik ve sair yaralayıcı duyguları hissetmemek için herbisit kullanıyorum. Herbisit sadece bu otları değil, diğerlerini de öldürüyor. Kaybetmekten korktuğun için sevgi de duyamıyorsun mesela. Çünkü bahçedeki kaktüsler zamanında canını acıtmış. Bununla başa çıkmanın yolunu da onlardan kaçınmak, bahçeyi mümkün mertebe temiz tutmak, gün ışından uzak tutmakta bulmuşsun.

İnsan ilişkilerinde zorluyor. Gerçekten ne istiyorsun? sorusunun cevabını vermek mümkün olmuyor. Bir şey istemiyorum. Çünkü istersem vermezsin ve bunun yerine istememek daha güvenli.

Bu kaçınmalı bağlanmanın karşı tarafında da kaygılı bağlanma var. Kaybetmekten korktuğun için bağlantıya aşırı hassas oluyorsun. Bu da kaçınmalı olanı boğuyor. Adam duygularını herbisitle öldürmüş ve bu yüzden de yarı canlı gibi davranıyor. Bahçeyi kendi haline bırakacak kadar güven duymuyor çünkü.

[Demzen]