Ölüm acısı yaşayan birine ne dersin?

Tekrar karşılaşamayacaksınız. Sen de ölünceye kadar onun acısını içinde taşıyacaksın. O zaman geçecek.

Ölenle ölsün diye.

Söylediklerim inandıklarım. Bunları bilmiyorum ama temenni ediyorum. Kafam almasa da sevdiklerine kavuşacaksın. Sana bu acıyı yaşatan, bunun karşılığındaki kavuşmayı da sana gösterecek.

Yeniden doğacaksın. O da yeniden doğacak ve bir yerlerde karşılacaksınız.

Bu da anlamsız. Ben ölümden ölüme nasıl taşınacak? Ben dediğimin başlangıcı beş yaşıma kadar geriye gider. Ondan öncesi yok. Ben de benim değil, inşa edilmiş.

Hatıra yamalarından oluşmuş bir çarşaf ama içinde bir şey yok. Zamanın rüzgarında dalgalandığında ben diyoruz. O halde bu ben ve onun hatıra yamaları ölüme karşı nasıl durabilir? Ben o kumaş yırtılıp, beden öldüğünde, onu harekete geçiren havanın da rüzgara karışacağına ve kaybolmasa da artık bir benlik halinde bulunmayacağına inanmayı daha akla yakın buluyorum.

Ama o hatıraları biriktirdiğimiz o benlik kumaşı, nasıl olup da kaybolup gidebilir? Eğer imtihana inanıyorsak o rüzgarda dalgalanan kumaşın yok olacağına nasıl inanabiliriz? O hatıraları birbirine dikip bize benlik yapan nasıl olur da bu kumaşın bir anlamı olmadığını söyler. Hem ben de o kumaşı inşa eden biri değil miyim? Eylediklerimin bir anlamı yok mu?

Vaiz her zaman cemaatinin kimler olduğuna dikkat eder. Ölülere vaaz etseydim rüzgar kesildikten sonra artık benlik davasını gütmenin anlamı nedir derdim. Canlılara vaaz ettiğime göre, kumaşınızı koruyun, yırtılmasın diyebilirim.

[Demzen] #ölüm #acı #din