[T]here are only two ways in which Eve could view a “supernatural” explanation as equally plausible: Either someone else would have to coerce her into believing the tree is more than just a tree (and where did that person conceive of the idea?), or she would have to form the belief on her own based on her essential knowledge of herself as an embodied soul. Either way, we are back where we began, with the problem that Edward Burnett Tylor homed in on two hundred years ago: Where did the idea of the soul come from? -- Reza Aslan (God: A Human History)

Reza Aslan kitabında insanın önce ruha, ruhun varlığına inanmaya başladığını, Tanrı inancının sonradan geldiğini söylüyor. İnsanların durup dururken neden ruha inanmaya başladığını açıklamak lazım bu durumda tabii. Bunun açıklamasının tam olarak yapılamadığını anlatıyor.

İnsanda öldükten sonra değişmeyen bir öz, bir ruh olduğuna bir defa inanmaya başladıktan bunu kainata teşmil edip Tanrıyı bulmak zor değil. Ota, dağa, ağaca ruh atfetmek de o kadar zor değil. Sonra bu ruhun hiçbir şeye benzemediğini söylemek de makul. Ancak o ilk adım nasıl atıldı ve hadi bir defa atıldı, nasıl nesilden nesile aktarıldı? Bu kısım bir miktar muamma.

İlk cenaze merasimlerine dair deliller 300.000 sene öncesine gidiyor. Henüz ortada modern insan yokken Neanderthal'ler cenaze merasimleri yapıyormuş. Bir ruha inanıyorlardı demek bu. Başka canlılarda görülmeyen bir inanç.

Bilimsel açıklamasına mantarlar, otlar, bir takım halusinojenler yoluyla yapılabilir belki. Bir mantar yiyorsun, dedeni görüyorsun, seninle konuşuyor. Baban ölünce o konuşmaya başlıyor, demek ki bunlar aslında ölmüyor. Bir ruhları var. Diğer bir yerde yaşıyorlar. Saygı bekliyorlar. O halde ben de ölünce başka bir yerde yaşamaya devam edeceğim.

[Demzen] #Tanrı #Reza Aslan #ruh #halusinojen