Geçen birine istersem Allah'ın bana yüz milyon dolar vereceğini biliyorum dedim. Ancak bunun için olmam gereken insanın kim olduğunu ve o insanın şimdi olduğum insandan daha iyi olup olmayacağımı bilmiyorum.

Allah'ın bir şeyler vermesini tepeden bir sandık altın düşmesi gibi anlıyorlar. Kader konusunda da benzer bir yanlış anlayış seziyorum. Allah'ın dilemesiyle senin dilemen, Allah'ın sana bir şeyler için motivasyon vermesi, bazı şeyler için umudunun olması ve bazıları için olmaması, denk gelmesi ve gelmemesi, düşünmen ve inanman ve inanmaman ve sair fiillerinin hepsi Allah'ın elinde. Bir şeyleri diliyorsan, diliyor olman yine Allah'ın elinde. Bir şeyleri diliyorsan ama bunun için çalışacak kadar kendini ikna edemiyorsan, bu ikisinin arasındaki çatışmadan hissettiklerin ve öğrendiklerin de Allah'ın elinde.

Allah'ım bana 100 milyon dolar ver dersem ve kabul ederse 100 milyon dolar kazanacak bir adam olurum. Bunun için gerekli şartları sağlayacak birine dönüşürüm. Zaman alır belki. Zaten zaman almasından dolayı gerçekleşmediğine dair şüphelerim büyür. Gerçekleşmediğine dair şüphelerim de Allah'ın elinde.

Kader konusunda söylenenler bunun için beni tatmin etmiyor. Ortada iki varlık varmış, biri birini deniyormuş gibi bir anlatı var. Allah'ın izin verdiği ölçüde kendi iraden var. Ben bu izin verme durumunun da takdirin kendisine dahil olduğunu düşünürüm. Bir yerde sana alan bırakılmış olması, alanın sahibinin sen olduğun anlamına gelmez. Cüz'i iradeyi sana bırakan irade senin değildir. Düşüncelerin, inançların ve eylemlerin senin değildir.

İnsanların kader konusundaki düşüncelerinin bu karmaşık düşüncelerinin altındaki motivasyon sorumluluk. Eğer başkalarını sorumlu görmek istiyorsan, her şeyin Allah'ın takdiri olduğunu düşünemezsin. Adama yalan söyleme veya başkasını öldürme denildiğinde, yalan söylüyorsam da, başkasını katledersem de Allah'ın takdiri demesinin önüne geçmek için sorumluluğun var demek gerekiyor. Kader ve irade konusundaki karmaşıklığın sebebi de bu. Cüz'i iradeye inanmayınca insanları cehennemle korkutmak mümkün değil.

Aslında mümkün, neden mümkün olmasın? Çünkü insana sorumluluk hatırlatması yapmak da bir yerde benim sorumluluğumsa -- ben sana bunların Allah'ın takdiriyle söylüyorum demek de mümkün. Biri adam öldürdüğünde bu Allah'ın fiili derse, ceza verirken de bu da Allah'ın fiili demek mümkün. Herkesin hissettiği o insani sorumluluk takdir Allah'ındır deyince ortadan kaybolmuyor. Burada ortadan kaybolan Allah'ın nihai iradesinden kaçabileceğini ve onunla pazarlık edebileceğini veya ortada bir çekişme ve çelişme olduğuna dair inançlar. İradede ikilik yok, Allah'ın iradesi var ve insana sorumluluk hissini ve yaptıklarının karşılığını göreceğini düşündüren de Allah'ın iradesi.

Düşüncelerinin inançlarının bir defa başka bir merci tarafından belirlendiğini düşününce, kendine biçtiğin benlik konusunda ısrarcı olmayınca kader konusunda da soru kalmıyor. Duaların onun elinde, dua ettiysen ve kabul edilmediyse bundan kaynaklanan düşüncelerin yine onun elinde, dua ettiysen ve gerçekleştiyse, gerçekleşmesi için yaptıkların yine onun elinde. Hiçbiri senin elinde değil, hepsi onun elinde.

[Demzen]