CuriousCat hesabından biri mültecilerle ilgili bir soru sordu. O kadar büyük bir tehlike olarak görmediğimi, tarihte Anadolu'da Türklerin çoğunluk olmasının zaten hayli geç sayılacak bir tarihe denk geldiğini söylediğim. Bürokrasi ve ordu dili Türkçe olduğu sürece mültecilerin nihayetinde asimile olacaklarını, zaten Türkiye'nin nüfusunun azalmaya başladığını söyledim bir de.

İkinci soru şöyle geldi. Cevabı biraz daha geniş verebilmek için buraya da alalım.

Asimile edilebileceklerine, terbiyeli olacaklarına inanıyor musunuz gerçekten, böyle bir şey mümkün mü? mülteci olarak geldikleri bir ülkede, kendi ülkelerinde barış zamanı yaşarken çoğalmadıkları kadar çok ve hızlı çoğalıyorlar. İlk geldiklerinde 9-10 yaşında olanların bile şu an 3-4 çocuğu var. Neredeyse çocuk yaşta evlenip, her yıl bir çocuk doğuruyorlar. Bebek arabalarında 2-3 çocuğu birden oturtuyorlar. Sanki böyle bir talimat verilmiş, planlı bir nüfus ve sosyal değişim var gibi. Bu insanların kendi ülkelerinde barış zamanında yaşarken bile bu kadar hızlı çoğaldığını sanmıyorum. 2010'da toplam Suriye nüfusu 20 milyondu. Tüm tarihleri boyunca 20 milyon nüfusa ulaşabilmiş bir ülke nasıl Türkiye'de taş çatlasa 12-13 yılda 15 milyon nüfusa yaklaşabilir.

Bunun bir de 10 yıl sonrasını, 20 yıl sonrasını düşünün. Katlanarak artan bir mülteci sayısı. Bürokrasi ve ordu dili böyle bir durumda ne kadar süre daha Türkçe kalabilir. İnsanların bu derece dehşet bir durumda bu kadar rahat ve umursamadan günlük hayatlarına devam edebilmeleri bana çok garip geliyor. Siz neler düşünüyorsunuz?

İleride parti kurmaları, iktidar olmaları? Bu ihtimaller korkunç değil mi sizce de?

Verdiğim cevap şöyle oldu:

Bu sayıları nereden aldınız bilmiyorum. Şu an bu kadar mülteci olsa zaten PKK'dan daha önemli bir mesele haline gelmiş olurlardı. Geleceğe ilişkin tahminlerse bunlar, hayır, Türkleşmiş mültecilerin sayısının 15-20 milyon olmasında bir sorun görmüyorum. Türkleşmeden de o nüfusa erişebileceklerini sanmıyorum.

Asimile olacaklarına inanıyor muyum? Evet. Kürtlerden daha kısa sürecektir hatta asimile olmaları.

Asimile olmasalar olur mu? Olur. Benim açımdan Türklüğün diğer kimliklere nazaran özde bir önemi yok. Korunması gereken kutsal bir kavram gibi bakmıyorum. Pratik olarak en yakın olduğum insanlar Türkler ve bu yüzden önemli benim için. Yoksa Türklük üzerine anlatılmış hikayelerin gerçekten büyük bir önemi yok. Bana bıraksanız Türkiye tarihini Türklerden bağımsız anlatır, Türklere en son gelmiş olmak dışında özel bir önem atfetmem. Benim için Justinian'ın politik mirası Atatürk'ün politik mirasından daha değersiz değildir.

Halihazırda en büyük meselem sokak köpekleri ve bu memlekette adalet mekanizmasının tükenmiş olması. Eğer mülteciler arasından bir parti çıkacak ve köpekleri toplayıp, hukuk sistemini düzeltecekse ben bile oy verebilirim.

Ayrıca mültecileri göstererek yapılan siyasi şovun kendisinin mültecilerin oluşturduğu tehditten çok daha büyük tehdit olduğunu düşünüyorum. Türklük ne kadar kucaklayıcı, kökenine bakmadan isteyenin sığınabileceği bir kavram haline gelirse o kadar kuvvetlenir. Konuya biz Türk'üz, onlar değil, geldiler ülkemizi mahvettiler seviyesinde bakarsanız zaten bugün olmazsa yarın Türklüğün modası geçer gider. Anadolu kimsenin öz mülkü değil, adil olduğu sürece yaşayan milletler, adaleti bırakınca geçmiş gitmişler. Türkler adaleti terkederse, mülteciler veya başkaları da onların yerini alır. Mesele bizim iyi ve adil olmamız yani, onların buradaki varlığı değil


Bu da o an için yazmadığım devamı:

Umuma nazaran iki tarafta farklı düşünürüm. Birincisi Türk dediğimiz millet ve onun sahip olduğunu iddia ettiğimiz hikaye kutsal bir hikaye değildir. Pratik olarak Türkçe bana en kolay gelen ve iletişim kurduğum dil, etrafımda Türkler var, ailem Türk, adetleri Türk adetleri ve sair günlük hayata matuf her şeyde Türküm. Bununla ilgili bir meselem yok.

Ancak mesele bu pratik meseleden çıkıp, dünyaya nizam vermeye, Orta Asya masalları anlatmaya veya Türklüğün özünde diğer milletliklerden farklı olduğuna dönüşürse orada dururum. Mültecilerle ilgili fikirleri de bu bakışım belirler.

Mültecilerin mültecilikle ilgili bir suçları yok. Kendileri mülteci olmayı seçmediler. Kimse keyfinden normal hayatını bırakıp parya muamelesi göreceği bir ülkeye göçmez. Onları asimile etmeyi beceremediğimiz için suçu onlara atmak tuhaf. Kürtlere de benzer bir suçlama yapılırdı zamanında. İnsanlara anasından ilk öğrendiği dilin Kürtçe olması kendi suçuymuş gibi muamele edilirdi ve bunun neticesinde Kürt ulusal hareketi doğdu. Onlara yöneltilen saçma öpöztürk olmamak suçlamasına karşılık kendi milli hikayelerini ürettiler. Bu nihayetinde Türkler için daha iyi olmadı, Kürtlerin aksanları ne kadar bozuk olursa olsun Türk olduğunu kabul etmek daha iyi olurdu. Teröristi silah zoruyla durdurabilirsiz, ancak biz ayrı bir milletiz diyen insanlara bunu unutturmak mümkün olmaz.

Türkler, Kürtleri asimile etmeyi pek çok sebepten beceremediler ama bunların biri de asimile etmek istememeleri idi. Bugün mültecilere yöneltilen bakışın aynısı. Kendimizi onlarla bir göremiyoruz çünkü biz tarih boyunca bilmemne bilmemne yapmış Türkleriz.

Bu kırılgan egolu Türk milliyetçiliğinin yeni hedefi mülteciler. Onları asla geçemeyecekleri bir Türklük sınavına sokarak kendimizi öğretmen gibi hissediyoruz. Sınavı yapan taraf olmak hoşumuza gidiyor.

Ekonomik sebepleri yok mu mülteci düşmanlığının? Tabii ki var. Ancak mülteciler genelde kimsenin yapmadığı işleri yapmak, kimsenin oturmadığı evlerde oturmak, kimsenin yaşamadığı kadar zor şartlarda yaşamak zorunda. Bu sebeplerle varlıkları ekonomi aslında net pozitif bir fayda sağlıyor. Bu insanlar olmasa, bizim sömürüye dayalı ekonomimiz bu kadar ucuz işgücü bulamaz. Evet, eğer hamallık veya amelelik gibi bir iş arıyorsanız rakipleriniz mülteciler olduğu için daha zor bulursunuz ve ücretleri daha az olur ama çalıştırmak için hamal arıyorsanız, mültecilerin varlığı sizin lehinizedir. Buradaki ekonomik sistemin sömürü çarkı başlıbaşına bir mesele ama mültecinin bu konuda da suçu yok. Sömürü sisteminin en dibinde, aç kalmamak için mecburen fiyat kıran adama neden gelip de bizim huzurumuzu bozdun diye kızmak bana tuhaf gelir. Sömürü çarkının kendisiyle ilgili bir derdi olmayıp, konuyu mültecilere bağlamanın da hedef şaşırtmak olduğunu düşünürüm.

Neden bu kadar çoğalıyorlar? Aslında soruyu tersinden soralım, Türkler neden doğum yapmayı bıraktı? Uzun zamandır etnik Türklerin nüfusu artmıyor. Anlaşıldığı kadarıyla artık Kürtlerin de nüfusu o kadar artmıyor. Gelen Suriyeli ve sair mültecilerin nüfusu gözümüze çok görünüyor çünkü bizim keyfimiz, genel olarak, çoğalmakla uğraşmayacak kadar yerinde. Bu gelen insanlar da otuz sene okul okuyup, evlenmek için ruh eşini arasa -- sonra hasbelkader bulunca da bir çocuktan fazlasına cesaret edemese muhtemelen onların da nüfusu artmaz. Yani nüfuslarının artışı ekonomik olarak güçlü olduklarından değil, bilakis zayıf olduklarından. Bir yerden yardım alarak bile olsa kaç Türk vatandaşı dört çocuk sahibi olmak ister?

Siyasi bürokrasiler, diğer adıyla devletler insan çiftlikleri gibi çalışır. Bizim devletimiz bir anda çok sayıda yabancı insana kapılarını açtı. Bu insanlar neticede birer potansiyel, doğru yetiştirirsek net pozitif bir katkı sağlarlar, yok bırakırsak kendi kendilerine bir yol çizerler. Devletimizin hatası, bu insanları doğru şekilde, potansiyellerini kullanacakları şekilde asimile edememiş olmasında. Ben bunun zamanla, mecburen ve tedricen gerçekleşeceği kanaatindeyim. Devlet yapmasa bile mecburiyetler asimile eder.

Soru, bu potansiyel insan kitlesinin hiç olmamasının şimdiki gibi olmasından daha iyi olup olmadığıysa -- ki hani mülteciler hiç gelmeseydi daha mı iyi olurdu diye soruluyorsa, benim kanaatim gelmiş olmalarının nihayetinde daha iyiye yol açacağı. Şimdilerde her nevi sıkıntı için mülteciler kolay bir hedef, ancak 20 yıl sonra 80 milyonluk bir ekonomi mi olmak daha iyi olur, 100 milyonluk ekonomi mi? İkincisini tercih ederim.

[Demzen] #mülteci #Suriye #ekonomi #asimilasyon #nüfus #doğum