Kendini gerçekliğe bağlı hissediyorsun. Hikaye yazmak zor geliyor. Hayal kurmanın zorluğu bunların hep bir anlamı olmasını beklemenden. Saatlerce yaz yoksa -- insicam aramadığında hayatın kendisi de anlamsız. Bir takım hayaller, düşler ve düşkünlükler. Hayatın yarım kalmışlıkları.

Yazmam gereken hikayeler varmış gibi geliyor. Erkek Teali Cemiyeti mesela, güzel bir konu, erkekleri savunmak için kurulmuş bir örgüt. Sonradan illegal sayılmış. Üyelerinin bir kısmı kadın düşmanlığından bıkıp Kadın Muhipleri Cemiyeti diye başka bir örgüt kurmuş. Sonra bunlar birbiriyle çatışmaya başlamış. Troya savaşından beri bitmeyen kadın kavgası.

Eskiden bunu daha şevkle yazabilirdim. Şimdilerde ise kurgusuna ve anlamına dikkat edeceğim diye kendime mani oluyorum. Aşıkken yazılan şiirlerin bir şeye benzemediği gibi, öfkeliyken yazılan hikayelerin yalınkat olması muhtemel. Her yerde kadın travması karşına çıkacak, karakterlerin sığ, ETC sadece redpill’cilerin söylemine yaslanan bir şey olacak. Kadın travmaları geçtikçe — veya hafifledikçe, çünkü arada yeniden yeniden travma yaşıyoruz ama artık eskisi kadar öfkelenmiyorum — Erkek Teali Cemiyeti’ne dair düşündüklerim de erkeklerin ihyası üzerine oluyor, kadınların zemmedilmesi üzerine değil.

Erkekleri nasıl ihya edersin? Aslında manasız bir soru çünkü bu gayrılatif cinsin başına gelenlerin çoğu zaten erkek olmalarından kaynaklı. Şahsen benim için de geçerli bu, gördüğüm tüm kadın erkek hikayelerinde de geçerli. Erkeklerin ihyası kendi şehvet, dürtü ve ihtiraslarının terbiye edilmesinden geçiyor. Şehvet, dürtü ve ihtiras da erkeği erkek yapıyor zaten. Yani bunları öldürmeye kalkarsan erkekliği de öldürmüş oluyorsun. Allah erkeklere aklı kıt ve sair dürtüleri çok vermiş. Bunun sonucu da aklı fazla olan adamların evrimsel manada avantajlı olmamasıyla nesillerinin kuruyup gitmesi.

Aklı olan evlenmez ve nitekim bu yüzden biz akılsız erkeklerin çocuklarıyız. Benim çocukların babası da akıllı bir adam gibi görünüyor ama aklı olsaydı bu durumlara düşmezdi. Hangi durumlara düşerdi bilemiyoruz ama düştüğü durumlar akıllı bir adam olmadığını gösteriyor.

Ben artık bu akılsızlığın erkekliğin bir cüzü olduğuna kanaat ettim. Kadınlara güvenecek kadar salak erkek olursan hayatın kolaylaşıyor. Ben bu güvenimi kaybettiğimden beri daha akıllı ve daha mutsuz bir insanım. Mutsuz dediğim de lafın gelişi. Kadınlardan yana travmam eksik olmuyor anlamında.

Erkek Teali Cemiyeti burada ne yapardı mesela? Erkekleri akıllandırır, bilinçlendirirsen, onların erkekliğinin altındaki bu aptallığı yok etmen gerek. Kadınlara bağlanmamak için kendi erkekliğini, dürtü, şehvet, ihtiras ve akılsızlığını ortadan kaldırman gerekiyorsa, bunları ortadan kaldırınca toplamda daha mı iyi oluyoruz? Güvenmeyince daha iyi insan mı oluyoruz? Daha mı erkek?

Ben kadınlarla ilgili konuşmaya başladığımda klasik cevap bunları hep kendi yaşadığın travmalardan dolayı söylüyorsun oluyor. Aslında öyle çok bir travma yaşamadım, (bildiğim kadarıyla) aldatılmadım mesela. Bunları yaşamış erkekler de var. Etraftan seçip duyduğum hikayelerde kadından kazık yiyen erkeklerin travmaları benimkinden derin. Bununla beraber beni rahatsız eden, kadınlar üzerine söylediğim her şeyin, bunlar zaten senin travmalarından diye cevaplanması. Bu bir cevap değil, diyelim kadınların genel olarak maddiyat peşinde oldukları veya evlenebilmenin bir araç değil, müstakilen bir amaç olduğu gibi şeyler söylediğimde bunların cevabı senin travmaların değil. Kadın ve erkek biyolojisi ve sosyal beklentileri farklı, kadınların doğurganlık süresi nispeten az ve piyasa şartlarını belirleyen faktörler var. Bir kadına evlendikten sonra değişmenden korkuyorum, çünkü bu senin için çok önemli bir amaç ve kendini kandırıyor olabilirsin dediğimde, ama bunlar senin travmalarından (veya daha kötüsü bunu nasıl düşünebilirsin) diye cevap verirse susup, demek ki doğru düşünüyorum diye devam ediyorum.

Bu bir batılı hakkımızda konuştuğunda zaten o batılı, müsteşrik demeye benziyor. Ad hominem. Bir gavur müslümanlar hakkında konuştuğunda, motivasyonu gavurluğu olabilir ama bu söylediklerinin içeriğinin doğruluk veya yanlışlığını tek başına belirlemez. Ben de kadınlar hakkında konuştuğumda gavurluğumdan erkekliğimden konuşuyor olabilirim ama bu söylediklerimin yanlış olduğunu göstermez. (Belli bir insandan ve burayı okuyanlardan bahsetmiyorum ama) kadınlarımızın önemli bir kısmının ruh hastası, karşısındakini söylediklerini dinlemekten, anlamaktan, derdini çözmeye çalışmaktan, şefkatten, güven vermekten, merhametten, sığınılabilmekten uzak, maymun iştahlı, statü, gösteriş ve maddiyat peşinde koşan, yalancı, saygısız ve cahil olduğunu düşünüyorum. Ben bunları travmalarımdan dolayı farketmiş olabilirim, keşke farketmeseydim ama farkettiklerimden bahsettiğimde bunlar hep travmaların demenin bir anlamı yok. Bilakis dediklerin doğru ama verecek cevabım yok anlamına geliyor.

[Demzen] #kadın #erkek