Zihin felsefesinde bilinçle ilgili panpsychism diye bir görüş var. Donald Hoffman ve bir takım eski fizikçilerin kuantum fiziğinde ölçüm için lazım olan bilinç, belki de sadece insana mahsus değildir de tüm evrene şamildir diye ifade ettikleri fikir. Şuur kainata mündemiçtir veyahut bilinç evrene içkindir. Elektronların bile kendilerince bir bilinci var diyorlar.

İlginç olabilecek bir görüş ancak neyi izah ettiğini sorarsanız bir şeyi izah etmiyor. İnsanın qualia'yı (hakk'al-yakin manasında) tecrübe etmesindeki problemi çözmüş oluyor belki. Malumdur ki qualia insanın başkasından semboller yoluyla alabileceği bir şey değil. Hiç kırmızı görmemiş bir insana kırmızıyı anlatamıyorsunuz. Hiç morötesi renk görmemiş bir insana arının renk tecrübesini yaşatmak mümkün değil. Biz onların gördükleri renkleri ancak kendi gördüklerimiz cinsinden, morötesi renkleri bir takım yeşil mor pembe tonlarına çevirip görmüş gibi yapıyoruz. Arıların dili olsaydı bile bize bu tecrübelerini anlatamazlardı. Techizat yok.

Panpsychism işte bu techizat eksikliği meselesini tecrübe eden biz değiliz, aslında kainat diyerek çözmüş oluyor.

Bütün bu bilinç tecrübesinin neticede fiziksel bir mesele olduğunu anlatan physicalist (fizikselci) cemaat ise, evet, arının gördüğü rengi hakkıyla tecrübe edemeyiz ancak bilincin beyin tarafından nasıl üretildiğini biliyoruz. Arıların bilinci de bizimkine benzeyen nöronlar sayesinde üretiliyor diyor. Bu kampta da Dennett gibi bilinç meselesinin aslında yanlış sorulmuş bir soru olduğunu iddia eden ve bilinç kavramını toptan reddeden adamlar var.

Eskiden pek ciddiye aldığım bir kesim değildi ancak son zamanlarda Panpsychist zevata karşı ilgim uyandı. Hoffman mesela dünyanın aslında sanal gerçeklik başlığı takmış gibi tecrübe edildiğini söylüyor. Tüm duyularına sanal gerçeklik bağlamış tanrısal bir takım varlıklar, dünyayı bizim aracılığımızla tecrübe ediyorlar veyahut bizim tecrübemiz aslında onların tecrübesi...

Bu fikirler bana çok acayip gelmiyor. Neye inandığımı soranlara söylediğim gibi simülasyon hipotezine inanıyorum ve ona inanan her şeye inanır. Bununla beraber panpsychism temelde dini bir mesele çünkü öznel olana, bütün dünyanın kaderini takdir eden tanrıya bir atıf var. Bu atfı görünce, evet physicalism her şeyi açıklamayabilir ama ona alternatif olduğunu iddia eden bu bilinç her şeyin başıdır fikrinin de daha açıklayıcı olduğu hayli su götüren bir şey. Şuur her şeyin başı olabilir ama oradan başlayınca ilerleyecek bir yer yok. Orada kalıyorsunuz. Bu neden böyle diye sorulan her soruya Allah öyle yaratmış diye cevap vermeye benziyor. Özünde yanlış değil, evet Allah öyle yaratmış ve varoluş meselesine bilinçten başlamak bir takım paradoksları çözebilir ancak oradan başladığımızda bir yere gitmiş olmuyoruz.

Bir de tabii bütün dini cevaplar gibi bu cevabın da politik tarafları var. Beni böyle cevapları verirken tereddüde sevkeden bu: Hoffman'ın söyledikleri ne kadar ciddi durursa dursun ve kendisi konusunda ne kadar bilgili olursa olsun, Kuantumcu teyzelerin söylediklerine benziyor ve kuantumculuk da sınıfsal. Sembolle ifade edilen her şey gibi bilim faaliyeti, bilincin niteliği veya hakikatin özü de ifadeye döküldüğünde politik bir konu haline dönüşüyor.

Bu refleksin beni dini hakikat konusunda konuşmaktan da da uzaklaştırdığını fark ediyorum. Gerine gerine belli bir inancı savunamıyor olmamın altında bütün bu söylenenlerin hakikatin kendisiyle değil, kişinin sosyal konumlanmasıyla ilgili olduğuna inanıyor olmam var. Dini fikirlerin hepsi bir defa pazara döküldüğünde artık sosyal bir anlam kazanıyor. Tanrı'ya inanmak veya inanmamak, Tanrı'yla ilgili bir mesele değil, vahye, Hz. Peygamber'in uygulamasına inanmak, dini hassasiyetler veya hassasiyetsizlikler sadece hakikatin ne olduğuyla ilgili değil. Hakikatin/şuurun/Tanrı'nın veya her neyse oradaki onun elinde, onun sınırlarını çizdiği bir zihnin hakikatin kendisini anlıyor gibi yapması bile sınıfsal bir mesele. Bu yüzden de bir miktar uzak kalmak istiyorum.

Zira özneyi bu derece merkeze yerleştirmenin halihazırdaki insani meselelerde getireceği yer hakikatin belli öznelere daha yakın olduğudur. Sembollerin hakikati anlatamadığı doğru olabilir, kendi halime bırakınca bunu ben de söylüyorum. Yine de sembolden bağımsız ve sadece bilinçten ibaret bir hakikat insanların derdine çare olmaz. Derdine çare olmak da değil, insanın ifade edilebilir gerçeği arayışında bir merdiven basamağı da olamaz. Bu manada hepşuurculuk bana bir derde deva olmayan ve üzerine kurulan binayı taşımayacak çürük bir zemin gibi görünüyor.

Bunun yerine paradoksun paradoks olarak kalması belki daha iyidir. Hakikati bilmiyoruz ve bu arada hakikat, iyilik ve doğruluk adına elimizden gelen budur.

[Demzen] #bilinç #panpsychism #physicalism