Yapabiliyor olmak yapmayı gerektirmez. Acemilik göstergesidir. Her maharetini ortaya seriyorsan kendini güvensiz hissediyorsundur. Zor bulduğum maharetler.

Bir şeyleri ortaya sermekten -- pazarlamaktan ölesiye korktuğumu farkediyorum. Bu yukarıdaki de benim bahanelerimden biri. İhtiyacım yok çünkü, neden kendimi insanların yargısına ve bulacakları kıl tüy bahanelere bırakayım?

Diğer ses zor olduğu için diyor içimden. İnsanlara bir şey anlatmak zor. Şu sıralar GPT ile bir takım işler yapıyoruz ve derdimi ona anlatmanın da insanlara anlatmak gibi olduğunu farkettim. Fazla ayrıntılı bir şey isteyince birinden birini unutuyor. Dikkat eksikliği var.

Dikkat eksikliği için doktora gidiyordum. Var mı yok mu anlamak için. Okuduğum şeylere bakarsam var ama kendine teşhis koymak her zaman daha kolay. Bilen birine sorayım dedim. O da benim romantik ilişki geçmişimi anlattırınca kaç haftadır dikkat eksikliğine gelemedik. Sonra da taşındı doktor, benim gibi olduğu yerde duramayan biri. Sonra bir daha taşındı ve şimdi üç hafta gidemeyeceğim. Ben bu arada dikkat eksikliği derdimi de unuturum muhtemelen. Dikkat eksikliğimi arayıp hatırlatması lazım. O da unutursa unutulmuş bir dikkat eksikliğim olur.

Ne diyorduk, işte yazıların daldan dala olmasının bir sebebi bu dikkat eksikliği olabilir. Ben dikkatimi derin konulara yöneltemeyince sıkılıyorum. Hyperfocus dediklerine ihtiyacım var. Bunu eskiden oyun oynarken bulurdum, sonra program yazarken bulmaya başladım. Buradaki yazılar da bir ölçüde bu hiperodaklanma ihtiyacının eseri. Ama bu ihtiyacı uzun uzun aynı yazıda gidermek mümkün olmadığı için söyleyip geçiyorum. Kitap yazmam mümkün olmayacak. Buna kanaat ettim.

Yasir Virgül yazılarının üstünden geçti. Hayli uğraştı. Etiketlemekle, linkleri ve ifadeleri kontrol etmekle. Ben yapamıyorum bunları çünkü yeni yazı yazmak kadar keyifli değil. Dopamin ihtiyacımı karşılamıyor seneler önce yazdığım yazıların ayrıntısına bakmak. Bu yazıları bir kitap yapalım da elektronik yayınlayalım diye düşünmüştüm. İş bitmeye yakın bir heyecanı kalmadı. ADHD kicks in.

Bunun için mesela günde bir nefret ettiğim, korktuğum, tiksindiğim işler listesi yaptım. Yazı gibi değil. Dün koltuğumun yarısını üç aydır rehin tutan servisi aradım mesela. Yapamıyorsanız paramı iade edin, ya da gelin diğer yarısını da alın dedim. O kadar uzun bekledim ki bunu söylemek için kadın telefonu açtığında ben sizi ne için aradığımı biraz düşünmeliyim dedim ve sonra düşünüp buldum. Onbeş dakika telefonda beklettiler.

Sonra da arayıp koltuğun hepsini değiştireceklerini söylediler. Demek ki bütün çekilenlerin bir sonu var. Koltuğun arkası aylardır salonun ortasında duruyordu. Diğer yarısı da serviste. Aslında sinematik bir hikaye olur ama üçbuçuk ay farklı yerlerde birini beklemiş koltuk parçalarının hakkıyla anlatılacağı bir sinema yok. İnsanları üç saat sinema salonunda oturtmak bile çok uzun geliyor, bu koltuğun hikayesini, o beklemeyi, umutsuzluğu, arayınca açılmayan telefonları ve beklentinin artık yok olup, bari diğer yarısını da götürün de kendiniz oturun deyince konunun çözülmesini sinemada hakkını vererek nasıl anlatabilirsin?

Kardeşim bende hiperaktiflik gibi bir mevzu olmasının imkansız olduğunu düşünüyor. Beni bu servisi ararken ve konuşurken gören hiçkimse benim hiperaktif olduğumu söylemez. Servisteki kızcağızla da mesela kötü konuşmadım. Dakikalarca beklemenin sonunda kızmadım. Hiperaktif deyince benim de kafamda hiç böyle sakin sakin bekleyen biri uyanmıyor.

Ama dikkat eksikliğim var. Yapacağım işleri bir yerlere yazmam lazım devamlı. Aklımı arada boşaltmam lazım. İnsanlardan sıkıldığımda kaçabileceğim bir yerler olmalı. Kendimdeki radikal içedönüklüğün aslında insanlardan -- aynı GPT'den sıkıldığım gibi veya onun yavan cevaplarına baktığım gibi baktığımı görüyorum. Laf ebeliğini ilginçlik sanan insanlara benziyor bu robot. Beş kelimelik cevabı vermemek için beşyüz kelimelik yazı üreten bir robot.

Yazı biraz dağınık oldu. Kendimi zorlamadım. İnsicam kuracağım diye -- bir şey söyleyeyim diye ve anlamlı olsun diye zorlamadım. Zihnim aslında böyle. Her gördüğüm resme biraz bakmam da bundan. Her uçan kuşun gagasında ne taşıdığıyla ilgilenmem de böyle.

İnsanlardan sıkılıyorum. Dikkat eksikliği derken temel meselem bu ama belki de insanlar gerçekten sıkıcıdır. Dikkat eksikliği varsa bir şekilde tedavisi bulunabilir, ama sonunda insanların gerçekten sıkıcı olduğu çıkarsa ne yapacağım, onu bilemiyorum.

[Demzen]