Bir zamanlar Kürt meselesinin bu ülkenin çözülmesi gereken bir meselesi olduğunu düşünüyordum. Artık kimsenin -- iki tarafın da -- bu meseleyi çözmek istediğinden emin değilim. Bir denge var, iki tarafın da tam olarak kazanmak istemediği bir mücadele: arada askerler veya militanlar ölüyor, arada politikacılar konuşuyor ve iki tarafın sakinleri de kendi tarafının ebedi haklılığına inanmaya devam ediyor. Bu sorun neyin çözümü? diye bakınca aslında bu içinde bulunduğumuz düzenin kendini pek çok şeyden sorumsuz görmesi için bir bahane oluyor. Vatan bölünmez veya halkımızın kurtuluşu deyip her türlü adaletsizliği yapabiliyorsunuz.

Başıma bir şey gelmeyecekse bu konuda kendimi bir süredir ayrılıkçı Türk olarak tanımlıyorum. Bu kuvvetle savunduğum, uğruna hapse gireceğim, kendimi feda edeceğim bir düşünce değil. Bir savcı beni ararsa hemen vazgeçeceğim ve vatanın bölünmez bütünlüğüne bağlılığımı tekrar tekrar, buradan ve oradan ifade edeceğim bir fikirimsi. Aslında fikirimsi bile denmez, öylesine gelip geçici bir his.

Bu hissin sebeplerinin başında Kürtlerin asimile edilemeyecek kadar kalabalık olması geliyor. Türkiye Cumhuriyeti'nin uzun vadede asimilasyon kartına oynadığını düşünüyorum. Kürtlerin bir süre sonra Kürt olduklarını unutacaklarını umuyoruz. Unutmasalar bile bir ulus olduklarını farketmeden yaşayıp gideceklerini.

Bu kanaatte değilim. Diğer azınlıklar için çalışmış bu beklentinin Kürtler için de gerçekleşeceğini hiç sanmıyorum. Türkiye devleti bir müddet sonra bu asimilasyonun mümkün olmadığını kabul edecek. Kürtler de anayasada eşit temsil isteyecekler. Zaten istiyorlar da, duymazdan geliyoruz ve temsil ancak savaş kazanmakla olur politikası güdüyoruz.

Ben Kürtlerin işte bu eşitlik hakkını karşılamak yerine, madem ulus olduğunuzu düşünüyorsunuz, buyrunuz kendi devletinizi kurunuz demenin daha anlamlı olduğu kanaatindeyim. Bir sınır çizip, hadi kendini Türk'ten çok Kürt hissedenler karşı tarafa demenin daha anlamlı olduğunu.

Bunu söyleyince standart et tırnak muhabbetinden başka iki itiraz geliyor: Kürtlerin çoğunluğu bağımsızlık istemiyor diyorlar. Bu doğru ancak bir ulusun bağımsızlığı için nüfusun çoğunluğunun bağımsızlık talebi olmasına gerek yok zaten. Bir sebeple Türkiye uzun süre işgal altına girse Türklerin de çoğunluğu bağımsızlık istemez. Bağımsızlık bir çoğunluk meselesi değil, İrlanda İngiltere'den bağımsız olduğunda nüfusunun %10-15 kadarı bağımsızlık tarafıydı. Önemli bir azınlığın bu uluslaşma mücadelesini hayatının en önemli meselesi olarak görmesi.

İkinci itiraz da peki ya Kürt illerinde yaşamayanlar diye geliyor. Onlar ne olacak? Bütün Kürt kökenlileri oraya mı gönderecekmişim, falan. Lafa gelince İstanbul dünyanın en büyük Kürt şehri demeyi bilen herkesin, evet, İstanbul'un artık bir Kürt şehri olmayacağını kabul etmesini beklerim. Türk kimliği bir emperyal kimliktir. Kökenin Orta Asya'dan olmasına bakmaz. Kürtler bu manada Türk olabilirler ancak bireysel olarak bunun Kürt ulusuna nihai bir veda anlamına geleceğini kabul ederek. Erken emekli olmak isteyince Türk vatandaşı, kaçak elektrik kullanmak isteyince Kürt direnişçisi olmayacaksa benim şahsen kimsenin bu tarafta kalmasına itirazım yok. Öyle bir milliyetçilik anlayışım da yok zaten. Yine de bu konuda oturup sınav yapacak halimiz olmadığına göre, Kürtlere bağımsız bir bürokrasi verirken, bu tarafta Kürtçülük yapacakların vatandaşlıktan çıkarılıp o tarafa gönderilmesi şartı koşulabilir. Yani biz göndermeyiz ama meraklı olanın gitmesine de destek oluruz.

Ben bunu ver kurtul anlamında savunmuyorum. Türkiye bu savaşı, bir sonraki dünya savaşına kadar sürdürebilir. Kürtlerin de silahlı mücadeleyi kazanma ihtimalleri olduğunu sanmıyorum. Türkiye devletinin reflekslerini tarihten biliyoruz. Bununla beraber bu meselenin bu memleketin toplumsal gelişmesinde önemli bir yara haline geldiğini, Türkiye siyasetinde sağın sağ, solun sol olmasının Kürt meselesinin çözülmesiyle mümkün olduğunu düşünüyorum. Emperyal rüyalarımıza ket vuracağı için düşünmek bile istemiyoruz ama belki de vatanın bütünlüğünün şartı da birilerinin siz değil, asıl biz sizden ayrılmak istiyoruz demesidir.

[Demzen]