En çok görüştüğün insanı haftada 20 saat görüyorsan, ondan sonra en çok görüştüğün insanı 10 saat görüyorsun. Pareto prensibi veya Zipf kanunu diyorlar. Yaptığın işlerin %20'si, hayatının %80'ine yön veriyor diyorlar. Hayatında 100 mesele varsa, bunların 20'sine zamanının %80'ini ayırıyorsun, 100 öğrencin varsa, en tembel 20'sine emeğinin %80'ini vermen gerekiyor. Hayat asimetrik. Bu asimetrinin hangi %20'de olduğunu keşfedebilirsen, hayatını hem daha rahat, hem daha verimli hale getirebilirmişsin.

Zenginlik de böyle mesela. Oran daha da çarpık hatta. Yeryüzündeki zenginliğin %95'i, nüfusun %1'inin elinde.

Bunu nasıl düzeltirsin? Bu adi şerefsiz burjuvaların elinden servetlerini alıp, adalet dağıtan kocaman bir bürokrasi kurarsın. Devlet kapitalizmi. Sonra bu bürokraside de nüfusun %1'i, politbüro ve sair politik yollarla zenginliğin %99'una hakim olur. Kaçarı yok. Asimetri her yerde.

Bunun sebebinin temelde insan bilişsel sınırlamaları olduğunu düşünüyorum. Bu işlerle ilgilenmeyen biri olarak hisse senedi alacaksam, adını hiç duymadığım birinden değil, Warren Buffett'ın şirketinden alırım. Bu da zenginliğin temerküz etmesine sebep olur, zamanımın ve beynimin kapasitesinin sınırlı olması dolayısıyla alışkanlıklarım, ve en bilinen yolları takip ederim. Bunlar yüzünden de kazanmış olan kazanmaya, büyük olan daha da büyümeye meyleder. Gücün tabiatında merkezileşmek var.

Bu merkezileşmenin kırılması için dışarıda müdahale etmeye çalışınca, o merkezler kırılmıyor ama yeni merkezlerin ortaya çıması engelleniyor. Avrupa'da da zenginlik temerküz ediyor, İngiltere'nin en büyük arazi sahibi Kraliçe, ama alınan önlemler sayesinde o zenginlik merkezleri genel nüfustan daha yalıtılmış ve normal insanlar için o merkezler daha az rahatsız edici. Devasa bürokrasilerin faydası zenginler ve fakirler arasında yastık vazifesi görmek ve yeni zenginlerin ortaya çıkıp da eski zenginlerin iktidarına kafa tutmasına mani olmak.

Bu durumda düzenin değişimi gerçekte sadece sistem tıkandığında oluyor. Zengin, fakir ve bürokrasi arasındaki devridaim makineleri bir sebeple çöktüğünde, herkes bir sonraki temerküze kadar kısa süre aynı ölçüde fakir oluyor.

Bu gibi fikirler sebebiyle, naçizane servet değişimini hedef alan radikal fikirlerin çalışmayacağı, çalışsa da hayli belirsiz bir düzene sebep olacağı kanaatine ulaştım. Buradaki temerküzü yok etmenin yolunun, bu servet sahiplerinin ölümünde servetlerinden ayırmak olduğunu düşünüyorum. Pareto prensibinin kendisini yok edemeyiz, muhtemelen matematiksel bir kanun bu. Ancak bir servet sahibi öldüğünde, onun zenginliğinin ürettiği merkezi yok edebiliriz. Bu düzenin değişmesine sebep olmaz, hatta daha da stabilleşmesine sebep olur. Zenginler ölür, şirketleri satılır, edinilen para herkese kalır. Yeni merkezler ortaya çıkar, eski merkezler de rekabet etmek zorunda kalır. Aksi durumda toplumun dinamikleriyle baş edemeyen bürokrasiler bir süre sonra kokuşmaya başlar ve düzen sıfırlanır. Biz de o sıfırlamalardan birine doğru yaklaşıyor gibiyiz.