Gelişmeye inanmadan gelişmek, ilerlemeye inanmadan inanmak mümkün mü? diye sormuşum. Değil demek için sormuşum belli ki. Buna bugün sevmeye inanmadan sevmek mümkün mü? diye bir soru daha eklendi.

İlişkiye inanmadan ilişki kurulur mu diye sorardı E- olsaydı.

Arı balı inandığı için mi yapar, yoksa arının inançla işi yok mudur? Ben ikincisi tarafındayım, inanç dediğimiz insan özelliğinin kişiyi olanı olduğu gibi görmekten uzaklaştırdığını düşünürüm. Arı bal yaparken bala inanmaz, insan da olduğu şey olurken buna inanması gerekmez. Motivasyoncular ne derse desin, inançlar aslında gerçeği ikame eden sahte gerçekler olarak gerçeğe mani olurlar. Watts'ın din, Allah'ı ve hakikati doğrudan tecrübeye engel olmak için üretilmiş demesi gibi. Nietzsche'nin İsa dirilmesin diye üzerine kayalardan bir teoloji kurdular demesi gibi.

İnsanların inandıkları veya inanmadıklarının gerçekle bağı yok. Bu bir sinyal ve hikaye meselesi. Neye inanmak sana iyi geliyor ve yaşamana yardımcı oluyorsa ona inanıyorsun. İşler beklediğin gibi gitmediğinde de bir şeylere inanmaya devam etmen gerek. İnancın vazifesi bu zaten: Bir şey gerçek olsaydı inanmana gerek kalmazdı.

O halde sevmeye inanmadan sevmek mümkün müdür? Evet. Gelişmek mümkün müdür? Evet. İnsanın ve toplumun bir tabiatı var, bunun içinde akıyor ve olduğunu bunun içinde oluyor. İnansam da, inanmasam da olan olmuş ve olacak olan da olmuş.

[Menfez] #inanç #sevgi #tabiat #Alan Watts #Nietzsche #arı