Dün notlara şunu yazmışım:

Mesaj vermek istediğim biri var ve kendime soruyorum, ne için? Nereye ulaşmak istiyorsun? Ne değişecek? Susacak mı mesela? Şimdiye kadar söylediklerinin ne anlamı oldu?

Adam demiş ki hayır dediysen bir kere de, birden fazlası ciddiyetini azaltır. Ben sanırım birkaç defa dedim ve ciddiyetim yok oldu. Konuşmasının bende travmatik etki yaptığını, olduğum yerde donup geçmesini beklediğimi ve düşünmeye bile yeterince uzaklaştıysa başlayabildiğimi farkediyorum. Don, kaç, savaş üçlüsünü önce donarak, sonra ufak hareketlerle ortamı terkederek uygulayabiliyorum. Savaşmak istediğim biri değil. Kendisine de çok defa dediğim gibi ne söylersem söyleyeyim, nasılsa sen hep haklı olacaksın.

Şimdi okuyunca kendimi çok ürkek hissettim. Bu ürkekliği sanırım kadınlarla ilgili senelerdir yaşadıklarıma borçluyum. Bazı şeyleri anlamakta zorlanmaya başlayınca önce donuyorum. Sonra en kısa yoldan kaçacak bir yer bakıyorum. Nasılsa haksız çıkacağım meselelerin en kısa şekilde konuşmayarak bitirileceğine inanmışım. Kötü bir strateji olabilir ama şimdiye kadar işe yaramış görünüyor.

Yaşadıklarımdan başkalarını suçlamamayı, onlar suçsuz olduğu için değil, suçlamanın nihayetinde bir faydası olmadığını gördüğüm için öğrendim. Hayat kısa, adalet dağıtmaya, tüm dertlerin hakkını vermeye, tüm meselelerin üstesinden gelmeye gerek yok. Haksızım, üzgünüm, zayıfım ve uzun uzun aneliz yapmak yerine en kısa yoldan uzaklaşmaya çalışıyorum.

Bu beni olduğumdan daha kötü gösteriyor olabilir. Buna da eyvallah. Mezar taşıma kaçak göçek yaşadı yazarsınız.

[Menfez] #korku #ifade #don #kaç #savaş