Bu yazıyı geçenki 90 saatlik açlığın 60. saatinde not almışım.

Uzun süren açlıklarda göbeğim seğirmeye başlıyor. Yağ hücreleri biz buradayız diyor herhalde. Kendilerini metabolizmaya haber veriyorlar. Bu zor zamanda bizi de ye.

Bedene zaman zaman stres yaşatıyoruz ki sair zamanlarda daha rahat çalışsın. Spor da böyle, soğuk da böyle, açlık da böyle. Bünyeye tabii ki zor geliyor ama zorluk sayesinde kendini temizlemiş oluyorsun.

Ekonominin de böyle zamanları var. Nakit akışın iyi değilse, strese hazırlıklı değilsen, ucuz finansmana alıştıysan, hesabını kitabını bol para ile yapıyor, umutlarını nasılsa bulunur diyerek izah ediyorsan, stres zamanı geldiğinde temizlenen hücrelerden oluyorsun.

Bunu söylemek politik doğrucu değil ama toplumlar da böyle. Hücrelerinden bazısını etkisiz hale getiriyor. Toplumsal kriz zamanlarında bazı hayat tarzlarını sürdüremiyorsunuz.

Sağlam bedenin, şirketin ve toplumun stresi kendi içinde yaratarak güçlenebildiğini düşünüyorum. Seni yıkmayacak stres seni güçlendiriyor, çünkü faydalı ve faydasızı anlamanın tek yolu bu. Ancak rahat zamanda kendini strese tabi tutmak da zor.

Bedenin stres testini anladık da, şirketleri nasıl stres testine sokalım mesela? Kendi içinde yarışan organizasyonlar olabilir. Yalandan bir yarışma değil, aynı projeyi yapacak iki takım belirleyip, işin sonunda bunlardan birini objektif ölçülere göre seçmek bir strese sebep olur. Büyük organizasyonların en büyük meselesi grup düşüncesi (groupthink), düşüncelerin yukarıdan aşağıya akması. İnsanların düşünüyormuş gibi yapıp birbirini tekrar etmesi. Bu hiyerarşik olarak herkesin işine geliyor, tepedekiler kendilerinin sorgulanmasını istemiyor, aşağıdakiler de mümkün mertebe az sorumluluk alıp işlerini kolayca halletmek istiyor. Kocaman şirketlerin hantal bürokrasilere dönüşmesi bundan.

Bunun yerine organizasyonları birbiriyle yarışan hücreler ve dokular gibi düşünmek iyi olurdu. Kimse işini kaybetmeyecek de olsa, bir şekilde rekabetin uzun vadeden kısa vadeye, dışarıdan içeriye taşınması, şirketin kendini test etmesine yarar. Amazon gibi bazı şirketler bunu her sene personelin %10'unu işten atmak şeklinde gerçekleştirmeye çalışıyor. Bunun objektif kriter tarafı eksik ve takım çalışmasını öldürüyor. Bunun yerine aynı problem üzerinde çalışan iki kişi, iki takım, iki departmanın mukayese edilmesi lazım. Gerçek stres objektif kriterlerle ortaya çıkıyor.

Toplumlar için nasıl?

Toplum dediğimiz yaşam tarzlarını sürdüren insanlar demek. Yaşam tarzı sınıfa tekabül edebilir ama bunun sadece ekonomi ile alakası yok. Alışkanlıklar, sosyal durum, insanların zevki, ekonomik şartlar ve sınıflaşmanın ne şekilde cereyan ettiği. Bunların hesabını yapmak güç. Ancak insanların bir sebeple farklı yaşamlar sürdüğünü idrak edebiliyoruz.

Toplumların strese sokulması için farklı yaşam tarzlarının mümkün olması lazım. Özgürlük gerekiyor ki, hangi yaşamın, hangi yaşamdan daha iyi insanlar ürettiğini bilmek mümkün olsun. Herkesin aynı düşünmek ve yaşamak zorunda kaldığı bir ülkede, hangi yaşam tarzının daha iyi olduğuna karar vermek nasıl mümkün olabilir? Ortada herkesin uyması beklenen tek bir kural dizisi varsa, insanlar kendi hayatlarına karar veremiyorsa, nihayetinde herkesin kurallara uyuyormuş gibi yaptığı ancak bu kuralları delmenin yolunu aradığı bir topluma dönüşürsünüz. Sağlıklı bir toplum için insanların kendi hayatlarından sorumlu olacakları bir özgürlük ortamı elzemdir.

Ancak bu yaşam tarzlarının birbiriyle ilişkisi şimdiki kadar birey düzleminde olursa, bu sefer yazılı kurallar değil, yazılı olmayan kurallar nedeniyle herkes aynı hayatı yaşamaya başlar. Kapitalist düzende bireyin toplumun ekonomik sınırlamalarını tek başına aşıp, kendi yaşam tarzını sürdürmesi beklenemez. Bu nedenle kapitalist toplumlarda insanlar aynı yavan sekülerliğe mahkum edilir. Sadece maddi imkanların kadar farklı olabilirsin, o imkanlar da zaman içinde azalır. Ekonomik refaha daha yakın sosyal sınıfların yaşam tarzı, zevkleri yaşamaya devam eder. Daha zor koşullarda yaşayanların inanç ve yaşam tarzları kaybolup gider.

Ancak bu yaşam tarzlarından hangisinin daha iyi ve daha sağlıklı toplumlar ürettiğini kesin olarak bilemeyiz. Herkesin araba sahibi olduğu bir toplum mu daha sağlıklıdır, maddi imkanı olsa bile araba sahibi olmanın uygun karşılanmadığı bir toplum mu? Herkesin devlette çalıştığı bir toplum mu daha sağlıklıdır, kendi işlerinde çalıştıkları mı? Herkesin alkolü serbestçe tükettiği bir toplum mu daha sağlıklıdır, alkolün yasak olduğu bir toplum mu?

Bunların cevaplarını bildiğimizi düşünüyoruz ama kesinlikle biliyor muyuz? Sanmıyorum. Ancak eğer insanlara farklı hayat tarzlarını sürdürebilecekleri toplumcuklar sunar ve bireylerin değil, bu hayat tarzlarını yaşatacak toplulukların yarışmasını sağlarsanız, toplum da hangi tarzın daha sağlıklı olduğunu bulabilir. Bir toplumcuk içkiyi tamamen yasaklar, mensupları içki içmez ama buna bağlı olarak sosyal ilişkileri de daha zayıflar. Bu onları daha mı iyi yapar? Bir toplumcuk kadınlarının çalışmasına müsaade etmez. Bu onların evlilik ilişkilerini daha sağlıklı mı yapar, daha sağlıksız mı? Bu gibi, normal şartlar altında herkesin yeknesak aynı kurallara uymasını beklediğimiz yaşam tarzlarının yaşamaya devam etmesini teşvik edersek, yarın bir gün küre ısınıp da, petrol kullanamaz hale geldiğimizde, zaten motorlu araç kullanmayan toplumcuğu taklit edip yaşadığımız krizi en hafif şekilde atlatabiliriz. Aksi durumda hepimiz aynı yaşamaya devam edeceğiz ve bir gün yeryüzündeki şartlar değiştiğinde, hepimiz, külliyen tepetaklak medeniyeti kaybedeceğiz.

[Menfez] #stres #açlık #spor #şirket #ekonomi #yönetim #toplum #yaşam tarzı #toplumcuk