Dün twitter'da şöyle bir şey okudum:

Hiçkimsenin favorisi değilsin. Çoğu kişinin sevdiği biri bile değilsin. İnsanlar senle zorunluluktan iletişim kuruyor. Hepsinin senden bir çıkarı var. Hepsi sana belirli amaçlar için yaklaşıyor. Onları aradığında bulamayacaksın, hep yalnız kalacaksın.

Bunun depresyon belirtisi olabileceğini söyleyen biri alıntılamış. Teknik değerlendirmesi benim işim değil, depresyon her zaman kötü olmayabilir, ne kadar adapte olduğunuz ve depresyondan ne çıktığı mühim naçiz fikrimce.

Alıntılanan sözler benim de eskiden hissettiğim tarzda, onun için bunun sebebini düşündüm. Şimdi ne kadar doğru?

Duygularla davranışlar arasındaki bağlantının bir tarafını, duyguların davranışlara sebep olduğu tarafını kimse inkar etmez. İnsanlar sevdikleri için bir şeyler yapar ama bu cümleyi tersten kurarsanız, (bir şeyler yaptıkları için severler) hoşlarına gitmez. Halbuki ikincisi de ilki kadar doğru görünüyor. İkincisi daha doğru mu bilmem ama insanlar sadece davranışların etkilediği duygularla hareket etmez ama bu duyguların şekillenmesinde davranışlar mühimdir.

İyilik yaptığınız insanı daha çok seversiniz mesela. Bu sevgi denilen ve zamanımızda sihirli bir toz gibi, bütün ilişkileri ve insanın hayatını kutsadığı kabul edilen duygunun davranışlardan etkilendiğini gösterir.

Bir kere duyguların davranışlardan etkilendiğini, yani, insanın diyelim _sevdiği insanla evlenebileceğini değil de, evlendiği insanı sevebileceğini kabul ettiğinizde, duyguların güvenilir olmadığına ulaşıyorum ben. Dahası zaten, insan sadece kendi davranışlarından değil, karşısındakinin davranışlarından da duygu sahibi olur. Karşısındakinin duygularını da davranışlarından anlar. Kimsenin duyguölçeri yok, biri durduğu yerde duruyorsa ne kadar sevdiğini veya nefret ettiğini anlayamıyorsunuz. Dışına çıkmıyor, davranışlarını etkilemiyorsa, bu onun sorunu.

Duyguları değişmez kabul edelim, beni bir kere seven daima sevecektir gibi bir düşünce bana makul gelmiyor. İnsan kendi çocuğunun davranışlarıyla bile onu sevmekten vazgeçebilir. Bunun olabilirliğini kabul etmek zor geldiği için, sanırım, çağımızda insanlar bu derece sevgi manyağı oldular. Sevgi yani değeri tartışılamayacak, tam olarak tarifi yapılamasa da, en üstün duygu olduğu kesin olan o sihirli kutsal toz. İlişkilere bundan serpiyorsun ve kutsanıyorlar. Modern dünya anormal bir hızla değişirken, kendimize tutunacak bir dal aradık ve sevgiyi bulduk. Alakalı, alakasız her konuyu sevgiyle kutsamaya çalışıyoruz.

Alıntıladığım tvit depresyondan çok bu kutsal sevgiye gıcık olmuş, bütün ilişkilerini bunun üstünden çevirmeye çalışan insanlığa bir tepki gibi duruyor.

Cümle cümle üstünden geçeyim:

Kimsenin favorisi değilsin. Kasıt buysa, kimse beni her ne yaparsam yapayım sevmeye devam etmez bence de. Şu an birilerinin favorisi olabilirim ama bu asla değişmez değil.

Çoğu kişinin sevdiği biri bile değilsin. Çoğu insan beni sever ve bunun sebebi bu sevgilerini besleyecek biri olmam. Sevgiyi hakeden biriyim ve ben de onları severim. Yine bunlar davranışla değişebilir. Yarın ben başka biri olursam, sevmeyi bırakabilirler. Sevgiyi mutlak kabul etmiyorum.

İnsanlar senle zorunluluktan iletişim kuruyor. Bunun bir kısmı doğru ama tersi daha doğru, ben çoğuyla zorunluluktan iletişim kuruyorum. Şu duygumetre icad olsa, ölçüp duygularımızı gösterebilsek ve davranışlara yansıması gerekmese daha kolay olacak hayat.

Hepsinin senden bir çıkarı var. Çoğunun yok. Ben olmasam da hayatlarındaki çıkarları devam eder. Günümüzde benim tehlikeli gördüklerim sadece çıkar ilişkisi olanlar değil zaten. Onları tespit etmek zor değil, bırakmak da zor değil. Asıl zor olan konu duygusal çıkar, yani bendeki bazı duyguları tetiklediği için fazla merhamet gösterdiğim, fazla sevdiğim ve bunu suistimal eden insanlar. Bu da kendi zaafiyetimden kaynaklanıyor. Neden bu duyguların bu şekilde tetiklenmesine ihtiyacım var?

Hepsi sana belirli amaçlar için yaklaşıyor. Bu doğru olabilir ama o belli amaç maddi veya somut çıkar değil çoğu zaman. Ayrıca insanlarla ticaret ilişkisine girmek kötü değil, onların belli amaçları vardır, benim belli amaçlarım vardır ve bunları değiş tokuş ederiz. Medeniyet dediğimiz mevzuun temeli bu zaten.

Benim amacım kendi duygularımı tatmin veya bazı yaralarımı sardırmak, onların amacı maddi bir takım şeyler ise, asıl mesele benim kendi duygusal açlığım, onların bunu suistimal etmesi değil. İnsanlar başkalarının kendilerini kullanmasına kızarlar, bunda da haklı olabilirler, ancak bu kullanma karşılığında da bazı boşlukları dolduruyor, bazı tatminler sağlıyordur. O boşluk yerinde durduğu sürece, o kullanma da devam edecektir.

Bunun dışındaki duygusal mütekabiliyet ise, o kadar kolay hesaplanabilir değil. Ben onlardaki bazı duyguları tetikliyorum, onlar bendeki duyguları tetikliyor. Yüzünü görüyorum, mutlu oluyorum, o da ben ona güzel bir şeyler söyleyince mutlu oluyor. Böyle bir ilişkide herkes bir amaç için yaklaşıyor demek fazla basitleştirici olur.

Onları aradığında bulamayacaksın, hep yalnız kalacaksın. Bu beklenti kötü zaten. Bugüne kadarki yaşadıklarım, ilişkileri mümkün mertebe anlık yaşamakta fayda olduğunu gösterdi. Birine sevgim ve ilgim varsa da, onunla sair dertlerim varsa da bunları uzun vadeye yaymadan, ben onlar için bugün bir şeyler yapıyorum ama onlar bunun karşılığını verecek mi diye düşünmek zorunda kalmadan yaşamak daha iyi. Aynısı onlar için de geçerli zaten, benim de yarın buralarda olacağım kesin değil. Bir derdi varsa, herkesin kısa vadede çözmesinde fayda var.

Yalnızlık ise, her insanın mahkumiyeti. Kimsede o duygumetre olmadığı için, en yakın insanları dahi sözlerinden, davranışlarından, dolaylı olarak anlamak zorundayız. Bu söz ve davranışlar da, ondan çıkıp bana geldiğinde kendi duygularımla karışmış oluyor. Bu sebepten duyguları %100 kesinlikle ölçemiyoruz. Bu insan bana bunu sevdiği için mi söyledi, bir çıkarı mı var? Her ikisine de delil bulabilirsin ve bulacağın delil muhtemelen senin içinde bulunduğun duygularla alakalı.

Rosenberg'in kitabında kendi ihtiyaçlarınızı doğru anlatın derken, ihtiyaçların arasında sevgi, (bir gruba) aidiyet ve güveni de saydı. Bunlara ihtiyaç duyuyor olmaktan biraz gerildiğimi itiraf etmem lazım. Ancak eskisi kadar duygulardan bağımsız olmalıyım kafası kalmamış. İhtiyaç olduğu doğru olabilir dedim kendime, belki yanlış yerde arıyor olabilirim. Bu sözlere de bakışım öyle oldu, buradaki gibi hayata ve insanlara karşı duygusal savunma pozisyonunda değilim, duyguların önemini kaybetmesinin diğer yönü bu oluyor. Yokluklarına karşı teyakkuza geçmediğiniz gibi, varlıklarını inkar da etmiyorsunuz.

[Menfez] #duygular #sevgi #çıkar