Brené ablanın Gifts of Imperfection (Kusurluluğun Armağanları) kitabını dinliyorum. Mükemmeliyetçiliğin utançtan kaynaklandığını anlattı. Hakkında konuşamadığımız utançlarımız bizi mükemmeliyetçi hale getiriyormuş.

Başkalarına karşı mükemmeliyetçi olmanın sebeplerinden biri de utandırmak. Kendi utancımızı onlara dağıtmak. Virüs gibi, utanıyorum, sen de utan. Utanç virüsü.

Bizdeki bu mızmız muhalif tayfanın, aşağılık kompleksli zerzevatın, iyisinden (veya kötüsünden) her meseleyi Erdoğan'a bağlama alışkanlığının, her meselenin politize hale gelmesinin sebebi de muhtemelen bu. Utanç. Ben utanıyorum, sen de utan.

Utanç üzerinde konuşulamayan konulardan kaynaklanır diyor. Utandığın için konuşamıyorsun veya konuşamadığın için utanmaya devam ediyorsun. Bunun üstesinden gelmek de ancak konuşmakla mümkün. Bizdeyse konuşmak iyi kabul edilmiyor, çünkü utanç virüsü korku da üretiyor. Utanmamaktan korkuyoruz.

Normal insani ilişki diye bir şey varsa utanç bunda nereye tekabül ediyor? Belki utanç virüsü yaşamak için bizi böyle hasta ediyordur? Belki sevemiyor olmanın, her konuyu kendi dışımızda tutmak, basit ve başı sonu belli insanlar haline gelemiyor olmamızın sebebi bu virüstür?