Okuduklarımdan çıkardığım kadarıyla ben yokum.

Yokluğun hayatından çalınmasını bekliyordu. Alamet peşindeydim. Ruhumun yitirdiğinden daha azimli olduğumu biliyordum. Kalın giysiler giyiyordum. Beynimi yiyordum. Ne dediğimi bilmiyordum. Olduğumdan habersizdim. Olduğumu bana söylemediler. Bana ikinci kere kimse bir şey demiyor. İlkinde de ben anlamıyorum.

Çünkü ben yarı sağırım. Yarı sağırlık iyi ama her zaman değil. Bazı zamanlar tam sağır veya hiç sağır olmak istiyorum. Bazı zamanlar da yarı sağır olmanın bana en uygun durum olduğunu düşünüyorum. Olduğumla mutlu olmayı seviyorum. Olduğumla mutlu olduğuma mutlu oluyorum. Böyle bir döngü var. Hayatın döngüsü. Kimisinde tersine işliyor.

Sakin adımlarla geleceğe yürümek isterdim. Öyle olmadı. Beni yürütmüyorlar. Yürüyen ben değilim. Bir gölge. Neyin gölgesi, kim bu kukla oynatan? Ben değilim. Benim bildiğim ben değilim. Benim bildiğim ben olamam. Ben kendimi bilseydim, kendini bilen ben olamazdım.

İnsanın varoluşu, bildiklerinden kendini ayırmasıyla başlıyor. Varoluş kelimesinde bir varoşluk var. Kendini oluşun merkezinden alıp, başka bir yere koyuyorsun. Bildiğin yerlerin hepsini unut. Ne dediğimin önemi yok.

Varoluş sancılarının büyük ölçüde kendine itiraf edemediğin veyahut söylemeye bile utandığın arzulardan kaynaklandığını düşünürüm. Hepimiz biraz narsistiz diyor kitapta. Evet, hepimizde biraz, bazılarından biraz daha fazla. İnsan kendi narsizminin farkına vardıkça ondan kurtulur mu? Bazılarına narsizm doğal da geliyor olmalı. Farkındayım ve narsistim. Farkındayım ve artırıyorum.

İnsan narsist ve hayatında arzularının temelinde bu narsizmi doyurabilmek yer alıyor. Benden başka ben yok, tüm dünya benim etrafımda dönüyor. Bu mesajı yakalarsan, o insanın narsizmine hitap edebilen bir şeyler üretirsen satıyorsun. Benden başka ben yok, ben onlardan değilim.

Sosyal sinyaller bunun için önemli. Verdiğimizin farkında olduğumuz ve bazen de olmadığımız sinyaller. Bu sinyaller tüm hayatın akışını belirliyor.

Fasya dokularında gezinen elektriğin qi dedikleri yaşam enerjisi olduğunu söylüyorlar. Bunun gibi sosyal sinyaller de toplumun qi'si. İnsanların arasındaki sinyal alışverişi ve bunların hangi yöne gittiği, toplumun akışını, sağlığını belirliyor. Qi'si bozuk bir toplumun verdiği sinyaller de bayağı ve ucuz oluyor, temelsiz ve batıl.

Bizim sinyallerimiz ne alemde?

Qi'nin akması lazım. Doğru akması, doğru yerlerden alıp doğru yerlere akması. Bizim qi iyi akmıyor. Tıkanıklıklar var, doğru sözleri konuşamıyoruz, doğru olanı yapamıyoruz.