🔺 Bugün inançlarından bahsedelim. Neye inanmadığını az çok anlıyoruz ama neye inanıyorsun?

🔹 Bundan önce belki neden inanmak istiyorum? veya neden inanmaya ihtiyacım var? diye sormak lazım. İnsanların bu inanca neden gerek duyuyorum diye bakmalarının daha makul olduğunu düşünüyorum.

🔺 Neden inanmaya ihtiyaç duyduklarına mı, belli bir inancı neden taşıdıklarına mı?

🔹 Neden inanmaya ihtiyaç duydukları belki daha kolay anlaşılır. İnsan zihni daima akış halinde. Algıları işliyor, geçmişi işliyor, gelecekle ilgili planlar yapıyor. İnançlar bu esnada ihtiyaç duyulan kancalar.

🔺 Bu kancalar olmadan düşünmek mümkün değil mi?

🔹 Düşünmek mümkün belki ama bunları ifade etmek mümkün değil. İnançlar daha çok düşüncenin dile dökülmesinde temel vazifesi görüyor. Düşünceleri kendimize anlatırken bile inançlarımız üzerinden anlatıyoruz. Doğrulama yanlılığı dedikleri böyle ortaya çıkıyor mesela.

🔺 Kelimeler olmadan düşünmek mümkün yani?

🔹 Düşünmek diyebilir miyiz bilmiyorum. Algı ile düşünce arasında bir aşama var. Bir şeyleri görmüşüz ama ifade etmemişiz henüz. Onun için bu kavramlarla ifade etmesi zor. Kelimesiz düşünebilir miyiz? Düşüncenin tanımı nedir?

🔺 Bu soruyu bırakıp, kendi inançlarına dönelim. Neye inanıyorsun, neden bu inançlara ihtiyaç duyuyorsun ve bu inançların temelleri nedir?

🔹 Ben son zamanlarda simülasyon hipotezine inanmaya meylim olduğunu keşfettim. İçinde bulunduğumuz kainatın gerçek değil, bir makinenin veya bir bilgisayarın içinde simüle edildiğini düşünüyorum.

🔺 Matrix gibi mi?

🔹 Bunu hep soruyorlar. Simülasyon dediğimizde bunu bildiğim kadarıyla iki farklı anlamı var. Biri algının simülasyonu, yani Matrix filmindeki gibi beynini bir kavanoza koyup seni gerçek olduğunu sandığın algılarla besliyor. Bu bir yolu. Bir de içinde bulunduğumuz bütün bu kainatın simüle edilmesi gibi bir yolu var. Ben bu ikincisine inanıyorum.

🔺 İnsan kendi algısı dışına çıkamadığına göre bu ikisinin arasında ne fark var?

🔹 İnsan kendi algısı dışına çıkamıyor ve o açıdan bu ikisi arasında bir fark yok. Ancak dünyayı etkilemek anlamında ikincisi, yani bütün her şeyin simülasyonu daha umut verici. Kavanozdaki beynin çevresini etkilemesi, dünyayı değiştirmesi daha zor görünüyor. Ancak diğerinin gerçek kabul edilebilir bir tarafı var.

🔺 Her şey simülasyonsa, onun içinde kabul etmek şartıyla gerçektir. Bunun gibi mi?

🔹 Evet. Bizim gerçeklik anlayışımız zaten algılarımızın ötesine geçemez. Fenomenler vasıtasıyla algılarız. Eşyanın hakikatini bilmeyiz. Kainat simülasyonu inancı bundan farklı değil.

🔺 Peki kim neden böyle bir simülasyon yapsın? İnsanlığı neden simüle etsin?

🔹 Kimisi bir tarih simülasyonu içinde olduğumuzu ve gelecekteki insanların veya gelişmiş canlıların tarihteki bazı olayları simüle etmek için bizi yarattığını düşünüyor. Bunun pek anlamlı olduğunu düşünmüyorum. Hayatın simüle edilmesine gerek var mı veya bizim halimiz ileride yaşayan torunların hakkımızda öğrenmek isteyeceği kadar sofistike mi? Biz tarihi açıdan simüle edilmesi gereken canlılar mıyız? Bunlara evet diyemiyorum.

🔺 Bu sanırım Kuantum Fiziğinin çoklu dünyalar hipotezinden kaynaklı bir iddia. Bu dünyaların hangisinin kendi dünyalarına yol açtığını simüle etmek isteyen canlılar olduğunu mu düşünüyorlar.

🔹 Gelecekteki canlıların bu kadar masrafa başka şekillerde de giderecekleri bir merakı tatmin için girdiklerini sanmam.

🔺 Başka ne olabilir?

🔹 Ben düşünen kainat veya düşünen Tanrı gibi bir fikre kapıldım. Yani neden olduğunu bilmiyorum ama Tanrı'nın düşüncesi olarak varoluyoruz ve onun kendini bulması, kendiyle bağ kurması veya buna benzer bir amaçla hayatımızı sürdürüyoruz. Düşüncelerimiz hayatımızı etkiliyor. Düşündüklerimizden bir şekilde imtihan ediliyoruz. Ancak bu dünyayı tek başımıza yarattığımız anlamına gelmiyor. Kendini bilerek sınırlamış ve varoluşunu bir insan suretine ve benliğine hapsetmiş bir Tanrı'nın amacı ne olabilir? Bunu bilmiyorum.

🔺 Eğlendiğini söyleyebiliriz belki. Ezeli ve ebedi varlığın alabileceği tüm formları almaya imkanı ve zamanı var. Zaman içinde gezebilir, her cisimde ayrı ayrı varolabilir, her forma ve formsuzluğa bürünebilir. Ancak bu inancın solipsizme evrilmesini nasıl engelleyebilirsin? Sadece ben varım ve ben Tanrı'yım demeye varıyor.

🔹 Bu son dediğin her ne kadar insanın egosunu okşasa da nihai tahlilde anlamsız bir inanç. Bir yerde bütün bu kainat ve hayat olmadan, başka şekillerde, başka kainatlarda da varolması mümkün bir Tanrı'nın neden tam da benim (veya senin veya başkasının) suretimizde varolmayı seçtiğinin izahını yapamayız. Sonsuz kudret ve zamanı olduğu için eğlenmeye çalışıyor da anlamlı bir açıklama değil. Bütün bunların gerisinde çözemediğim bu. Tanrı bir forma bürünmek istese, neden benim formuma bürünmek istesin?

🔺 Sadece sen değil, herkes. Tanrı bütün kainatın tüm zerrelerinde ayrı ayrı varolmayı tercih ediyor belki. Bunların bazısı senin gibi düşünce sahibi, bazısı uzay boşluğunda gezinen atomlar, bazısı denizin dibindeki balık. Tek başına bir tanrılığın yok ama Tanrı'nın kendini gördüğü sonsuz gözden birisin.

[Merdiven] #inanç #Tanrı #kainat #simülasyon