(22 Eylül 2022)

Yine yağmur yağıyor. İnsanlar yağmurluk giymiş ama sen tişörtle çıktın. Üşümediğini mi ispat ediyorsun?

Aslında farkında değilim havanın böyle olduğundan. Çıkınca farkettim ama üşüyecek kadar değil diye almadım.

Nasıl bir his, genel olarak, insanlardan daha az üşümek?

Farklılığımı hissetmek güzel geliyor. Bir yandan, bunun yaptıklarımdan kaynaklanması daha güzel geliyor. Soğuk duşların bir faydası var demek ki, en azından bu. Daha az üşümek.

İnsanlardan farklı olduğunu düşünmenin getirdiği bir yabancılık hissi de oluyordur. Bu nasıl geliyor?

Yabancılık hissi baki. Üşüsem de zaten vardı sanırım. Belki teyit etmiş oluyor. Bakınız ben kendime eziyet konusunda genelinizden daha iyiyim. Ama insanların çok da umurunda olan bir farklılık değil tabii. En fazla, oaa, nasıl üşümüyorsun falan diyorlardır.

Kendini farklı göstermeye bu kadar uğraşmak yormuyor mu?

Göstermek kısmında o kadar uğraşmıyorum. Farklı olduğumu göstermek için özel bir gayretim yok ama farklı olmak bir gayret gerektiriyor. Neyin doğru, neyin yanlış, neyin faydalı, neyin faydasız olduğu konusunda umumun ne dediğine bakmıyorum. Bu zor. Çünkü yemek yerken makarna söylemek, et bulmaktan zor. Makarnayı da aslında daha çok seviyorum. Ama sağlığıma iyi geleceğini düşündüğüm için umumun söyledikleri değil, diğer şeyler daha önemli oluyor.

Yemek içmek değil, diğer konularda da böylesin sanırım. Herkesin inandığı şeylere inanmak zor geliyor.

Ben herkesin inandığı şeylere yıllarca inandım. Bunların herkes inandığı için zor geldiğini sanmıyorum ama baktım, bu inançlar o kadar da doğru olmayabilir. Şeker veya gluten yemenin keyifli olması gibi bazı inançlar. İnsanlık olarak kendimizi dünyanın merkezine koyup, tüm varlığın bizimle ilgili olduğuna dair inançlar geliştirmişiz. Ölümden sonraki hayat mesela. Yeryüzünde bir adalet olduğuna, bunun da tam olarak bizimle ilgili olduğuna dair sonsuz bir inancımız var ve bu inancı sürdürebilmek için ölümü bile yeniden anlamlandırmak gerekmiş.

İnanmıyor musun ölümden sonra diriltileceğine?

Bu konuda tarafsızım. Ben aslında simülasyona inanıyorum. Bildiğimiz anlamda varlık insan için yaratılmıştır. dersek daha doğru olabilecek bir bakış. Ama bir yandan da geleneğin bu kadar gerçek gibi insanlara sunulmasının, yani, ölümden sonraki yaşam veya Allah'ın varlığı konusunda ne söyleyebileceğimizin, neye inanacağımızın çoktan belirlenmiş olmasının anlamsız olduğunu düşünüyorum. Ölümden sonraki yaşam bir benliğin varlığını gerektiriyor mesela. Ben buna bile emin değilim, benlik bir yanılsamadır diyen düşüncelerin de doğru olabileceğine kanaat ediyorum.

Bunun ölümden sonraki hayatla ne ilgisi var?

Benlik yoksa kim diriltilecek? Ben şu an bir benliğim olduğunu, bunun da Allah için benim için olduğu kadar gerçek olduğuna inanıyorum diyelim. Ölümden sonra Allah'ın inandığı bu benlik ve benim inandığım benlik aynı şey mi olacak? Diyor ki mesela, günah işlediği uzuvları kişinin aleyhine şahitlik edecek, harama bakınca gözü diyecek harama baktı, birini öldürünce eli diyecek beni başkalarını katletmekte kullandı, falan. Burada elin benliğimden, irademden ayrı olduğunun iması var. Ama insanın eli veya diğer organları da bu benliğe dahil olabilir.

O alegorik değil mi? Allah her şeyi görür manasında.

Evet, onu diyorum. Allah her şeyi görür ve benim olduğunu düşündüğüm organları da benden alır ve aleyhime şahitlik ettirebilir. Bu durumda benim şu an ben saydığım şey de tamamen kaybolmuş olabilir. Ben elimi benliğe dahil sayıyorum ama o benim değil. Düşüncelerimi ve irademi de ben sayıyorum ama onların benim olduğundan nasıl emin olabiliyorum? Elim ne kadar benimse, düşüncelerim de o kadar benim değil mi?

Düşünüyorsan varsındır, belki ondan. El biraz daha tali bir benliğe dahil gibi görünüyor.

Böyle de düşünülebilir. İnsanın iradesi veya düşüncesi onun gerçek benliği ve diğer organları bu düşünce ve iradeye verilmiş araçlar gibi. Zaten geleneksel düşünce de bu yönde anladığım kadarıyla. Bununla beraber bu düşünceler de diğer organlar kadar etkilenebilir ise, diğer organlar kadar araçsal ise, bunların suçu da elin suçu kadardır.

Bu klasik bir ben yapmadım, Allah yaptı itirazına benziyor. Bana bu kötülük için imkan veren sensin gibi.

Kötülük veya iyilik konusu değil. Ölümden sonra sadece düşünceden ibaret bir varlık mı olacağız? O zaman düşüncelerimizin %100 sahibi olduğumuz ima ediliyor. Ama herkes bilir ki düşünceler veya irade de o kadar sahibi olduğumuz şeyler değil. Ben bazen iyi, bazen kötü, bazen kaygılı, bazen umutlu olabiliyorum. Bunlar da düşüncelerimi değiştiriyor. Eğer moralim bozukken çıkıp yürürsem veya depresyondayken antidepresan alırsam daha iyi oluyorum. Bu durumda baştaki kötü düşüncenin sorumluluğu gerçekten benim mi?

Belki de konu sorumluluk konusudur. Tövbe etmek de sorumluluğunda, düşüncelerini düzeltmek de sorumluluğunda. Kendini iyileştirmek de böyle. Bir benlik meselesi değil de, nihayetinde dünyada yaşadığının bir kısmından sorumlu olduğunu biliyorsun. Benlik var veya yok, nihayetinde olmayan benlik bir şeyleri yapıyorsa, bunların karşılığını da dünyadaki formunda alabilir, değil mi? Seni bir defa yaratan, bir kez daha yaratabilir.

[Merdiven]