Bir zamandır bir mezhep yazısı yazmak istiyorum. Nereden başlayacağımı bilemediğimden kaldı.

Buldun mu nereden başlayacağını?

Bugün öyle bir fırsat çıktı. Ebubekir Sifil hocadan bir alıntı. Entelektüel obezlik diye bir tanım yapıyor, işte, gençlere yetecek bilgi Ömer Nasuhi Bilmen'in ilmihalinde mevcut, dünyasını ve ahiretini kurtarmak isteyene bu yeter diyor. Ancak bu gençlere yetmiyormuş, bilmem Heidegger, hermenötik ve sair istiyorlarmış. Hoca da bunu entelektüel obezlik görüyor.

Doğru bir tarafı var tabii, insanların hayatlarına çok lazım olmayacak bilgiyi yiyip durmalarında obez bir taraf mevcut.

Bu tarafı doğru, insana hayatta lazım olarak ahlak ve ibadet konularında basit bir kural listesi çıkarmanın faydasını inkar edemem. Ancak diyelim ilmihalin sorduğu soruya felsefeyle cevap verilemeyeceği gibi, felsefenin sorduğu soruya da ilmihalle cevap vermek mümkün değil.

Neden olmasın? Yani ilmihalin de arkasında bir felsefe var, neticede, kelam var, ilmihalin doğruları da bir hikmetten süzülüyor. Roman gibi yazılmıyor ilmihal dediğimiz kitaplar.

İşte zaten bunun için doğru bir konu değil. Felsefenin sorduğu soruya ilmihalle cevap vermeye çalışmak, ekmek nasıl yapılıyor diyene bunu ye, fazlasını bilmene gerek yok diye cevap vermeye benziyor. Adam açsa zaten bu soruyu sormayacaktır, bu soruyu soruyorsa da ağzına ekmek tıkmak onun bu sorusunu cevaplamaz.

İlmihale karnı tok diyorsun yani bu insanların?

O manada değil, ihtiyaçları var mı, evet, ancak buradaki eğitim metodu yanlış. Bu haller bende, bu hocalarımızın Internet çağına pek hazır olmadıkları intibaını uyandırıyor.

Başka hangi hocalarımızın?

Belli isimlerden bahsetmiyorum ancak işte, Ehl-i Sünnet müdafaası vazifesini üstüne alanlardan.

Neden Internet çağına uygun değiller?

Çünkü artık insanların bir medreseye gidip, o medresede anlatılan fıkıh ekolünün görüşlerine göre, yeni öğrenciler yetiştirdikleri çağda değiliz. İletişim arttığında, bilgi çoğaldığında, buna şunları okumayın, bunlar obezlik diye karşı koyamazsınız. İnsanlar okuyorlardır, buna mani olamazsın, ancak elinden geliyorsa yapabileceği seni de okumalarını sağlamaktır.

Bunu nasıl sağlayacaklar? İnsanların ilgisini çekmiyorsa?

Adam felsefe okumak istiyorsa, felsefe gibi dini metin yazarsın, roman okumak istiyorsa, roman gibi yazarsın. Film seyretmek istiyorsa, doğruyu yanlışı orada aktarmanın usulüne bakarsın. İlmihaldeki kuralların neden öyle olduğunu her mecrada, o mecranın kurallarıyla anlatırsın. Belki yine herkese ulaşmaz veya herkesin ilgisini çekmez ama bu konularla uğraşmayın demekten evladır.

Zor ama bu.

Zor işte, ondan zaten kolaylarına geliyor, entelektüel obezite gibi içi boş kavramlar üretip, insanları bununla suçlamak.

Cübbeli de bir yerde Mehmet Okuyan'ın videolarını asla seyretmeyin diyordu.

Evet, bunun gibi. Bu zamanda elinden gelen sadece buysa, Ehl-i Sünneti savunmak sadece şunu okuma, bu düşünme mertebesinde kalacaksa, zaten savaş kaybedilmiş demektir.

Kaybedildi mi gerçekten?

Yo, bence Ehl-i Sünnet diye net bir grup yok, tabiri caizse bir koalisyon var ve bu koalisyon her an yeni üyeler alabilir. Yüz yıl sonra, diyelim, Mehmet Okuyan'ın Ehl-i Sünnet alimi diye anlatıldığı bir zamana denk gelebiliriz.