Hafif bir acı. Zihnimin köşelerinde. Hayatın vazgeçilmez gördüğü ne varsa, hepsinden imtihan edildim sanırım. Düşününce, annemle aynı evde 4-5 sene yaşamış biriyim, babamla belki 1 veya 2 yıl. Hayatım birilerini özlemekle geçti, şimdi bu Asude ve Ferzan.

Bana dedi ki, çocuklar bir şekilde bunun üstesinden gelir ama sen üstesinden gelebilir misin? Aylık kırkbinlira gelirim ve 10-20 evim olduğunu iddia ettiği bir dava dilekçesi yazıp, belki beş sene sürecek dava sürecinde elimi kolumu bağladığı için son çare olarak memleketi bırakıp gitmekten bahsettiğim bir arkadaş soruyor bunu. Evet dedim, daha büyük ayrılıkların üstesinden geldim, daha zor yalnızların üstesinden geldiğim gibi. Atlattığım, nasıl atlatacağımı bildiğim hastalıklar bunlar ve hayat, eskiye nazaran, 10 yaşıma veya 20 yaşıma nazaran daha kolay.

Bir de marjım geniş dedim tabii, hala antidepresan kullanmadım. Altı ay önce muhtemelen bu sefer gerekecek diyordum ama gerekmedi hamdolsun. Biraz verimliliği azalttım, çalışmayı neredeyse bıraktım ama yine de majör depresyon diyecek kadar bunalmadım. Kendi belirlemediğim, hazırlık yapmadığım olayların geliştirdiği bir süreç olarak üstesinden iyi geldim bence. Bir defa psikoloğa gittim ama psikolog benden daha kötü durumdaydı, yazık psikoloğa deyip vazgeçtim.

Çocuklarla halimizi görenler bu adam bu çocuklar olmadan yaşayamaz, o kadar bağlı görünüyorlar birbirlerine diyor. Doğru, çocuklarla birbirimize düşkünüz, bunu da bizi tanıyan herkes bilir ama yaşayamaz kısmı doğru değil. Bu sanırım bağımlılık ve bağlılık arasındaki fark, onlarla ilgilenmemin sebebi bağımlılık değil, bağlılık ve sorumluluk. Onlar olmazsa mutlu olduğum başka sorumluluklar bulurum. Özlerim ama hayatımın en derin özlemi olmazlar.

Budistlerin Dukkha diye bir kavramı var: Acı çekme. Hayat acı çekmekten ibarettir diyorlar,bunun sebebi de bağımlılıklardır. Ancak nüans var: İnsanın ister istemez bağlılıkları oluyor, bir şeyleri istiyor, hiçbir şeyi istemeden yaşamak mümkün değil. Onun için bağımlılıktan kurtulmayı hedeflerken tüm bağlılıkları terketmeye çalışmak, nihai noktada insanı daha tuhaf, kendine de, başkasına da faydasız birine dönüştürüyor. Bağımlılıkla, bağlılığı birbirinden ayırmak lazım.

Bir iki ay öncesine kadar, çocuklara olan düşkünlüğüm bağımlılık seviyesindeydi. İtiraf etmek gerekirse, çocukların başına çaresi elimden gelmeyecek bir derdin uğramasından korkuyordum. Benim gibi hep sevdiklerinden imtihan edilenler korkar bundan.

Çocukların atlatılması gereken bir bağımlılık olduğunu farkedince, üzerinde çalışmaya başladım. Hala tam olarak atlatabildiğimi söyleyemem. Kızım canı istediğinde nasıl kucağıma çıkacağını biliyor, onu henüz çözemedim ama bağımlılık giderek azalıyor. Birkaç ay önce her gün göreyim diye yalvarma seviyesinde olduğum bağımlılık, şimdi hafta**da iki gün görmesem daha iyi diyecek hale geldi. Bir süre sonra sadece sorumlu olduğum kadar diyebileceğim herhalde.

Son altı ayın bana öğretici tarafı bu oldu. Allah beni kendisinden fazla sevdiklerimle imtihan etti hep, çocuklardan ayrılmak zorunda kalmanın seyr-i sülukum açısından manası da buymuş. Bağlılık hala devam ediyor, hala onlarla zevkle oynuyoruz ve hayatlarındaki sorumluluğumdan kaçmıyorum, yine de onlara olan ilgi ve sevgimin hayatta bana acı vermesini de tedavi ediyorum.

2022 Ağustos'tan Güncelleme:

Bu yazıyı yazdıktan bir süre sonra yurtdışı planlarımı iptal ettim. Çocuklar bana gitme dediler. Onlara karşı ömür boyu sürecek bir suçluluk duygusu yerine, memleketin saçma hukuk sistemi, nobran insanı, kokuşmuş hayat tarzı ile idare etmenin mümkün olduğuna karar verdim. Şimdilerde iki haftada bir görüyorum ve o zamanki bağımlılığım kalmadı. Dava bitti, istinafa gitti. Muhtemelen bir seneye kadar sonuç çıkar. Resmi olarak hala evliyim.