Başkalarının aşk ve ilişki dertlerini dinlemek kendimindekinden daha cazip geliyor. İnsan bir yaşta ne olacağım, beni de seven bulunur mu? endişesi yaşıyor, doğru, ancak o yaşlar bir defa geçip ve kalplerin dönüp, tersyüz olduğunu tecrübe ettikten sonra bu konuda artık ilgisiz hale geliyorsunuz.

İnsanın kendini karşılıksız sevecek birileri olduğuna inanması ilginç. Varlığın karşılık işte, orada bulunman ve şeklin ve şemailin, ses tonun ve göz renginin hepsi karşılık. Alışılmışlığın, zekan, anlayışın, esprilerin, dünya görüşün, sakladıkların, söylediklerin... Hepsi karşılık bunların, insan kendinin ne için sevildiğini bilmiyor bazen, sevilme imkanı olmayanlar gibi, sevilmeme imkanı olmayanlar da var: Bunların sevilmesi karşılıksız mı oluyor?

Aşkın felsefesi tuhaf bir konu: Her ne kadar üzerinde kalem oynatan sayısı, ezelden beri çok olmuşsa da, aklıma söyledikleri dört başı mamur bir fikir gelmiyor. Biraz Schopenhauer, belki, bir ihtimal ancak bendeki ilgisizlik oraya da bulaşmış.

Bu herhalde artık damdan düşe düşe nasır tutmuş olmaktan. İnsan kendi duygularına da, başkalarının duygularına da, kendi bildiklerine de, başkasının söylediklerine de inanamıyor. İnançsızlığın diğer adı aşksızlık. Aklının bir köşesinde bit yeniği ile, yapabileceğin sadece hikaye kabilinden dinlemek: Biri kavuşmuş, endişeli, diğeri kavuşamamış, yangın, öbürü söyleyemiyor ve zihin okuma çalışmalarından kaygılı, yek diğeri telaffuz etmeden nasıl söylerim, onun derdinde.

Boşanma hikayelerinde ilk 6 ay erkeklerin kendilerini olmadıkları gibi göstermeye meyilli olduğu söylenir. Benim bu 6 ay geçti ve gerçekten de aslında böyle ilişki milişki konularının beni pek açmadığını, istediğimin de bu olmadığını salimen idrak etmem bu kadar sürdü. Çünkü ilişkiler bittikten sonra insan ister istemez, bıraktığı yere nisbetle bir merdivendeymiş, bir basamak atlamak zorundaymış gibi hissediyor. Böyle bir mecburiyetinin olmadığını, bu oyuna dahil olmasının gerekmediğini, zaten yeterince bulandığını idrak etmek sürüyor.

Bir de uğraşmak: Değer mi? diye soruyorsun, ister istemez. Bir tarafta istediğin konuda, adı aşk olsun veya başka konular olsun, istediğin gibi, istediğin kimseyle konuşma özgürlüğü var, diğer tarafta kadrolu birine karşı sorumluluk. İnsanların çoğu için özgürlüğün bir anlamı yok, kullanmadıkları, atıl bir imkan ama benim için şu yazıları yazarken bile, hayatımdaki birine hesap verme ihtimali ve onun anlayışsızlığıyla karşılaşma korkusu önemli bir mesele.

Bunu fazlasıyla yaşadım. Hukuki süreç devam ettiği için hala bazı i'lerin noktalarını koyamamak sıkıcı. Bunun üzerine bir de, hangi kelimemden ne anlayacağını bilmediğim başka biri? Teşekkür ederim, şu an hiç de meraklısı değilim.

Bu yılgınlık belki normal, belki geçici, yine de artık bu yazdıklarım yüzünden suratı asılır mı? diyeceğim birine karşı sorumlu hissedeceğim yaşı geçtiğime inanıyorum.

Bunun anlamı aynı zamanda şu: Birine katlanacak, kendimi şekle sokacak, düşünecek, ihtimam gösterecek, sabredecek, tanımaya çalışacak motivasyonum da yok. Sanırım bu işlerin beni artık sadece teorik olarak ilgilendirdiğini kabul etmem gerekiyor.

[Yeni Yazılar]