Çocuklarını iki haftada bir görür. Pazar akşamları canının sıkılmış olacağını tahmin edip yanına uğrarım. Kendinden geçmiş gibi bahçedeki çiçekleri seyrettiğini gördüm bu sefer. Çiçeklere gülümsüyordu. Dikkatini çekmek istemedim. Güllerden birine yaklaştı, yanına oturdu, yapraklarını okşayarak konuştu. Hayatın renk renk sunduğuna hamd olsun, kırmızı gülleri seven kırık beyaz adamı yaratan Allah'a hamd olsun diyordu.

Beni farkettiğinde, zaten farketmiş olduğunu düşündürecek sakin ayağa kalktı. Çiçek yerine benimle konuşuyordu da farketmedim mi diye düşündüm bir an.

Gel. Sen de konuş. Bakalım neler diyecek güller sana.

Ben onların dilini bilmem dedim.

İnsanlardan daha çok anladıklarına ve bu yüzden sustuklarına inanıyorum dedi gülerek. Elini uzattı. Oturduğu yerden kalkıp bir masaya oturduk.

Sakinsin dedim. Pazar akşamları seni daha üzgün görmeye alışmışım.

İyiyim evet. Kendime meşgale bulmaya alışıyorum. Engele değil yola bakarak yürüyoruz hayatta. Acıya bakarsan gidip takılacağın acı yine o.

Hmm dedim, yine bir kişisel gelişim havası var söylediklerinde.

Güldü. Kendimi böyle teselli ediyorum veya dedi.

Ben de güldüm. Herkes bir şekilde teselli ediyor kendini, seninki nispeten zararsız dedim.

Evet, herkesin bir tesellisi var. Kimi şuna inanır, kimi buna. Kimine inanç yetmez, sarhoş olması gerekir, yalnızlığını unutmak için birinin koynuna girmesi gerekir. Ben sadece bir takım inançlarla bu teselliyi bulmaya çalışıyorum. Daha fazlasına ihtiyacım kalmasın diye.

Din de bu değil mi senin için diye sordum.

Evet. Allah'ın indirdiği bir teselli ve rahmet. Bunu sadece teselli için mi indirmiş, bilmem. Ancak bizim bu varoluşta bir teselliye ihtiyacımız var. İnsanın hakikatle yüzleşmesi de herhalde kendini nasıl ve ne kadar teselli ettiğiyle alakalı. Kimi teselliler kendinin teselli olduğunu da unutturuyor. Sarhoşluk verici. Kaybolup gidiyorsun.

Her teselli biraz sarhoş eder dedim. Aklıma onunkiler gibi bir cevap vermek gelmişti.

Doğru dedi gülerek. Bunu sevdim. Her teselli sarhoş eder.

O halde hangi tesellinin daha iyi olduğunu nasıl bileceğiz?

Bilmem. Herhalde kendine zarar vermediğin teselliler diğerlerinden daha iyidir. İçkinin verdiği teselli ile, dini inancın verdiği teselli aynı olmasa gerek.

Aynı değiller dedim. Biri kendini ve düşüncelerini, korkularını unutturuyor. Diğeri bu korkuların anlamını değiştiriyor. Dertlerini düşünmemek için sarhoş olanla, bu dertlerin karşılığında kendisine ahiret mükafatı verileceğini düşünen insanların akıbetleri bir olmasa gerek.

Ben insanın hakikate yakınlığının, kendini mecbur hissettiği teselliyle ters orantılı olduğuna kanaat ettim.

Yani? dedim.

Yani, insanın bir şeyler içerek kendi düşüncelerinden kurtulmaya çalışması, bu düşüncelerine hikayeler oluşturarak kurtulmasından daha kötü. Ancak bu hikayelerden daha iyisi teselliye hiç ihtiyaç duymamak. Hayatla teselliye ihtiyaç duymadan yaşamak, hakikatini görmek demek.

Tuhaf bir hakikat tanımı dedim. Doğru olabilir. Diyorsun ki ne kadar az hikayen var, o kadar hakikate yakınsın. Biraz zen gibi geldi bu, açıkçası.

Olabilir. Duygunun ve düşüncenin gerçek olmadığını onlardan öğrenmiş olabilirim, ama aydınlanma veya satori dedikleri de bir teselli neticede. Kendinle başa çıkmak, yokluğunla, hiçliğinle başa çıkmak için bir gün seni sıkan bütün düşüncelerden kurtulacağına inanıyorsun. Bu da bir teselli.

Merdiven gibi olduğunu söylüyorlar sanırım bunların. Bir yere çıkarken kullandığın bir merdiven gibi. Basamak basamak çıkarken inanman gereken bir kavram bu, çıkınca gerek kalmıyormuş.

Evet, hakikate vasıl olduğunda artık bir teselliye ihtiyacın kalmıyor. Diğer tarafından söylenmiş gibi.

İnsanların inançlarının hep teselli mi olduğunu düşünüyorsun? Hiçlikle, varoluşuyla, kendiyle muhatap olamayan insanların uydurdukları şeyler. Hakikate dair bir şey yok mu bu inançlarda?

O kadar basit değil, ancak inançların içeriğiyle değil, sevk ettiğiyle hakikate yaklaştırdığını düşünüyorum. Bir insan Allah vardır diye bir inanç geliştirdiğinde değil, Allah varmış gibi yaşadığında hakikate yaklaşır. Bizim kültürümüzde inancın bu derece yüceltilmesinin birbirimizi teselli etmekle alakası olabilir, ancak bunun artık işe yaramadığını da görüyoruz. İnsanlar inancın içeriğiyle teselli olmuyor. Namaz kılıyorsa teselli oluyor mesela. Eğer onları namaz kılmaya sevketmiyorsa, kendini giderek daha yalnız ve yalancı görmeye başlıyor.

Bu diğer inançlar için de böyle mi? diye sordum. Mesela Hindular veya Hristiyanlar için?

Onlar için de böyle olmalı. Neticede inandıklarıyla bir hayat tarzını sürdürüyorlar. Bu inançlarına ne kadar sadık kalıyorlarsa, hakikate o kadar yaklaşıyorlar.

Bu hayli iddialı bir laf dedim.

Evet ama hakikat bilinmez, hakikat olunur diyen biri için o kadar iddialı değil. Anlatayım mı?

Kafam götürür mü diye sordum bir an kendime. Bunu lafını bir yerlerden hatırlıyorum. Hakikat bilinmez, hakikat olunur diye mırıldanırken devam etti.

Hakikat bilinmez çünkü bilmek için bir bilgi, bir bilinen ve bir bilen lazım. Bilen ve bilinen ayrı olduğunda bilinen hakikat değildir. Konuya iki eksiklik, bilenin yarımlığı ve bilinenin uzaklığı girmiştir.

Hmm dedim. Bunu anlıyor gibiydim. Hakikat dediğinden herkesin gerçekle kastettiğinden başka bir şey kastediyor olmalısın.

Evet, hakikat ve gerçek farklıdır. Hakikat insanı da kuşatır. Gerçek bizim dünyayla ilgili bilgimiz. Hakikat bütün bunların arkasında ne olduğuyla ilgili.

Olunur dediğin ne?

Bilinemez deyince hakikati inkar etmeye, bunların hepsi anlamsız demeye varanlar oluyor. Evet, hakikatin ne olduğunu şu çiçekleri bildiğimiz gibi bilemeyiz. O hakikatin içindeyiz zira. Bizi de kuşatan hakikat. Onun ne olduğunu sana anlatamam, sen de bana anlatamazsın. Ne dilimiz, ne algımız, ne anlayışımız onu taşıyabilir. O halde bütün bunlar anlamsız deyip çıkacak mıyız?

Kendi anlamını kendin yap diyenler gibi yapabiliriz diyecek gibi oldum.

Onların söylediği de temelde hepsi anlamsız demek. Kendine yeterince büyük bir yalan bul ve ölene kadar onunla meşgul ol. Bunun işe yarayabileceğini kabul ediyorum.Yine de hakikati neden inkar edelim?

Bilinemez dediğinde inkar etmiş olmuyor musun, dedim. Öyle görünüyor.

İnsan hakikattir halbuki, bütün bu alemle beraber.

Peki, insan hakikat olunca, bu hakikati bilmiş olmuyor mu?

Hayır.

Bunu o kadar kısa söylemişti ki, gözlerine bakıp, nasıl yani deme ihtiyacı duydum.

Yine güldü. Çünkü insan zaten hakikattir.

[Odku] #hakikat #Allah #aydınlanma #anlam