Kendimi yorgun hissettiğim zamanlar ölüm aklıma geliyor. Düşüncemi oynatan adamın nasılsa öleceksin, kendini yorma demek isteyişi bu belki, ancak ah.

Neler peşindeyiz, neler arıyoruz? Kendimi biraz daha uzaklaştırmak istiyorum insanlardan. Fikir adamı haline gelmek kadar tehlikeli bir şey yok. Bir konuda fikrinin sorulmaya başlaması ve bilmiyorum, umurumda da değil diyecek kadar güçlü olmadığım için anlamadığım, düşünmediğim, herkesten daha derin bir fikrimin olmadığı bir konuda insanların inanacağı şeyler söylemek. Bu tehlikeli bir durum.

Yazıya karşı duyduğum yabancılık da arttı. İnsanın nasıl yazar olabildiğine dair bir eleştiri dönüyor kafamda. Kendi elini tutmak gibi düşünebilirsiniz bunu, bir elim yazarken, diğeri onu engelliyor. Belki işin yolu bu, yazar olmanın tek şartı kendini yazar olarak pazarlamak. Doğru şeyler söylüyorsan, neden daha çok insanın bunu duymasını istemiyorsun? Kalabalıktan hoşlanmıyorum.

Kalabalık insanın haketmediği bir mertebeye sürüklemeye meyilli. Bir mahallede adımın anılıp, o mahallenin söylediklerimi hiç anlamamış sakinlerinin de buna katılması korkutucu.

Cemil Meriç aydının bir sınıfın sesi olabilirse duyulduğunu söylüyor. Aksi halde ne olur? Bazen bunu soruyorum: Yokluğun sesi nasıl olabilirsin?