Şurada <http://www.brainpickings.org/index.php/2013/09/04/charles-bukowski-on-writing/>__ bir kaç Bukowski lafı gördüm.

Hava ve ışık ve zaman ve mekanın [yazmakla] hiç ilgisi yok ve yeni
bahaneler bulmak için daha uzun bir ömürden başkaca bir şey
sağlamaz.

ve

Yazmak güzel bir kadınla yatağa girmek ve akabinde kadının kalkıp,
cüzdanına girip, elinize bir avuç para tutuşturması gibi.

Bu ikinciden jigololuk gibi bir şey anladım. (Valla bana böyle gelmiyor.)

Birincisinde haklı. Yazı yazmaya bahane arayan yazmasın. Ortalık zorla yazılmış yazılardan bu hale geldi.


Hilal taktiğinin Türklere münhasır olduğunu söyleyenler Kartacalı Hannibal'in Cannae savaşında benzer bir taktik kullandığını bilmiyor olmalı.

Hilal figürü de İstanbul'un eskiden beri simgesiymiş. Belki savaş alanında hilal gördü mitinden çok, Kayser-i Rum telmihi vardır veyahut İslam'dan önceki Türklerin de paralarda kullandığı bu hilal figürü herkesin pek sevdiği bir figür olabilir.

Buna bakıp, Müslümanlar (haşa) Ay Tanrısına tapıyor diyen de var ama bunların kötü niyetleri cehaletlerini aşmış.


Sarı saça sahip olmak, bir sene okul okumuş olmaya bedelmiş. Sırf sarı saçından dolayı, üniversite 3'ten terk biri, mezunmuş gibi para kazanabiliyormuş. Yüzü simetrik olanlar, olmayanlara nazaran daha başarılı oluyormuş, daha yakışıklı olanlar, işlediği suçlara karşılık daha az ceza alıyormuş. Hayat ne kadar adil.

[Yevmiyeler]