Eski yazıları düzeltirken, bazı cümleleri hangi vesileyle yazdığımı merak ediyorum. Çok önyargım varmış. Gençlik önyargıları. Belki insanın elinden gelen eski önyargıları bırakıp, yenilerini edinmektir. Putlardan kurtulmak için yeni putlar icad etmek.

Putlarınızı yakın, elimde daha iyileri var.


Yaşlandığımın farkına varamıyorum. Çocukların gençleştirici bir tarafı var. Zamanı yutuyorlar ama bu zamanın bir kısmını kazandırıyorlar.


Gün içinde düşündüklerimin çoğunu unutuyorum. Çoğunun hatırlanması da gerekmiyor. Farkettiğim kadarıyla insanların ekseriyetinden daha fazla unutma yeteneğim var. Unutmam gerekmese de unutuyorum. Teflon zihnim. Yapışması zor.


Budizm hakkında bir kitap okuyorum. Budizm'in gerçek yüzü tadında bir kitap. Yazarı (elbette) unuttum. Aldığım notlar herhalde üç ay sonra çıkar burada. Kitap Batı'da Budizm'in diğer dinlere nazaran neden daha muteber kabul edilmeye başladığını soruyor. Hurafe konusunda onun da pek eksiği yokken, neden günümüze uygun tanrısız bir din gibi anlatılıyor diyor. Bunlar benim de sorduğum, ancak makul cevaplarını görmediğim sorular.

Tahminimce en kolay yoldan sterilize olduğu için, hatta kimilerince sadece felsefe kabul edilebildiği için bu kadar itibar görüyor. Bu manada İslam'ın tersi. Hayatınızda hiçbir değişiklik yapmadan Budist olabilirsiniz, envai çeşidinden birini alır, sadece düşüncelerinizi değiştirerek veya değiştirmiş gibi yaparak, hayatınıza anlam katarsınız.

Hayatınızda doğru yapmanız gereken, daha iyi Budist olmak için anlatılan şeyler var. Ancak insanın kendini kandırma imkanı da çok. Doğru çalışma diyor mesela, sekiz dallı yolun bir dalı olarak, insanın doğru işte çalışması, hayatını doğru şekilde kazanması. Diyorlar ki, silah yapmak bu doğru yolların arasında değil. Ancak bir yandan da rahipleri koruyacak silahları yapmanın faziletinden bahseden azizleri var. Japonya'nın meşhur Zen okçuları var mesela, manastırlarda okçuluk eğitimi alan. Bunların doğru çalışma olduğunu nasıl söylüyoruz?

Yaygınlığını tacını terkeden bir Hint prensinden çok, Hindistan'ın eski krallarından Ashoka'nın Budist olmasına ve tüm ülkesinde 80000 Budist tapınağı yaptırmasına borçlu bir din bu. Siyasetten uzak olduğu fantazisi propagandadan başka bir şey değil. Aynı zamanda bir devlet başkanı olan ve Batı standartlarına göre hayli faşist bir yönetimi temsil eden Dalay Lama'nın, barış elçisi olarak dolanabilmesi de bu propagandaya bağlı biraz.