İki üç gün oldu yazmayalı. Bir noktadan sonra düşüncelerin takibi zorlaşmaya başlıyor. Nedir bu bela bilir misin? İnsanın düşüncelerinin ucunu kaçırması nasıl bir derttir?

Sanırım yazmamak bundan sinir yapıyor. Kafamın içinde koşuşan düşünceler varken bir yandan dışardan biri de konuşmaya başlayınca, tepinerek sinirlenesim geliyor. Tepinmeye engel olabiliyorum, ama sinirimi aksettirmemekte o kadar başarılı değilim.

Geçenlerde bir hal geldi.

Hal. Sanırım tabir böyle. Ölmüşüz de hatırlıyormuşuz hissi. Dünyanın tek manası buymuş gibi bir his. Ertesi gün akşama doğru X- bana öldükten sonra bugünleri hatırlayacak mıyız? diye sordu. Ben de az evvel kapattığım kontaktan sonra arabanın camının açık kaldığını farkedip, ben camı kapatmayı bile hatırlayamıyorum dedim. Dedim velakin o his kuvvetle devam etti. Hala ölmüşüm de hatırlıyorum hissi.

Biri bana hesabın nasıl gerçekleşeceğini sorsa, ona da böyle bir cevap uydururum herhalde. Her anının hesabını vermek, o hayatı yeniden yaşamak gibi. Yaşarken bir yandan da hesabı verebilirsin. Belki şu an yaşamıyorum da, hesap veriyorum.

Geçenlerde okuduğum bir alıntıydı. Vietnamlı bir rahibin her bardağa zaten kırılmış gibi bakarsan, onunla geçirdiğin her ana dikkat edersin deyişini düşündüm. Birkaç gün düşündüm. Yavaş düşünüyorum. Herhalde düşünürken düşünürken zaten öldüğümü düşünürsem, hayat daha manalı gelir sonucuna vardım. Ben varmadım da içimden bir şeyler o kanaate ulaşmış olmalı.

Ondan sonra bir hal.

Tasavvuf erbabının bu ahvali sistematize etmeye çalışması daima komik gelmişti. Ne anlatmaya çalıştıklarını aşağı yukarı (ilm'el-yakîn manasına) bildiğimi düşünüyorum velakîn yapmaya çalıştıkları daha da garip geliyor. İnsan bir noktadan sonra susar. Susmuyorsa, yapacak işinin azlığındandır. Çok konuşana iş lazım.


Türkiye'deki siyaset savaşı konuşulanı belirlemek safhasını geçti, konuşulamayanı belirlemek safhası giriyoruz. Yüz senedir neyin konuşulamayacağını belirleyen beyazların sıkıntısı bu. Çünkü tabu manasına çizilen sınırların aşılacağını ve yeni sınırlar tesis edilebileceğini görüyorlar.

[Yevmiyeler]