🐢 Julia Cameron'ın The Artist's Way (Sanatçının Yolu) kitabını okumaya başladım. Yaratıcılık geliştirmek için iki önerisi varmış. Birincisi sabah sayfaları, her sabah 3 sayfa yazı yazmak. Diğeri de sanatçı buluşması (artist date), içindeki sanatçıyla buluşmak için haftada iki saat ayırmak.

🐇 İçindeki sanatçıyla, yani kendinle mi?

🐢 Herhalde öyle. Kitabın o kısmının ayrıntısına henüz gelmedim ama öyle olması lazım. İçindeki sanatçıyla buluşmak.

🐇 Bunu sonra anlatırsın belki. Sabah sayfaları ne?

🐢 Basit bir alışkanlık. Oturup yazmak. Yazıyla ilgili olanlar kadar ressam, fotoğrafçı veya heykeltraş gibi görsel sanatları yapanların da yaratıcılığını olumlu etkiliyormuş. Yazacak bir şey bulamıyorsan 3 sayfa yazacak bir şey bulamıyorum yaz diyor.

🐇 Buna benzer bir şey yapıyorsun sanırım son zamanlarda.

🐢 Evet. İki üç hafta önce başladım. Sabahları yürüyorum, 20 dakika kadar. Sonra bulduğum bir kafede 20-30 dakika yazıyorum. Ama benimki deftere değil, telefona, klavyeyle oluyor. Birkaç gündür bu alışkanlığı değiştirdim. Sabahları daha teknik bir diyalog yazıyorum. Bugünlerde yaptığım teknik işlerle ilgili bir yazı. Ne yapmam gerek, nasıl yapabilirim?

🐇 Cameron'ın anlattığı tekniğe pek benzemiyor. Belli bir konu etrafında yazıyorsun.

🐢 Evet. Önceden oturup o gün kafamı en meşgul eden şeyi yazıyordum. Yürürken aklıma gelenler. Sonra baktım bütün gün bu aklıma gelenler, yeniden aklıma gelmeye devam ediyor. Bu durumda yeniden aklıma geleceklerin de teknik meseleler, iş konuları olmasını tercih ediyorum.

🐇 Ama sabahları istediğini yazmanın faydası da olmuştur.

🐢 Oldu ama bu faydanın akşam da temin edilebileceğini düşünüyorum. Bu yazıları akşam yazısı olarak yazmaya başladım. Akşam Konuşmaları olacak adı. Kendi kendime konuşmalar daha çok. O gün öğrendiklerim, aklıma gelenler. Yayınlanacak kadar iyi olursa blogda yer alır, bütün yazı boyunca yazacak bir şey bulamadım diyorsam bloga göndermem.

🐇 Merdiven yazılarının formatında olacak gibi duruyor.

🐢 Evet ama diyalogları kaplumbağa ve tavşan yapsın istiyorum artık. Hem Hofstadter'in Gödel Escher Bach'ına, hem Zeno paradoksuna ithaf. Tavşan sorsun, kaplumbağa cevaplasın... Veya tersi.

🐇 Neden diyalog formatı? Neden insicamlı yazılar değil de, sarhoş yürümesi gibi bir o yana bir bu yana yazılar?

🐢 İnsicamlı yazılar biraz daha emek istiyor. Yazdığım konuda bir fikrimin olması lazım, bu da zor bir iş. Yazıları yazıyorken asıl derdim bir yandan da konuları düşünmek. Yazı düşünmenin bir aracı benim için.

🐇 Yazmadan düşünemiyor musun?

🐢 Yazmadan da düşündüğüm oluyor, ancak yazarken düşünmek daha kolay. Amazon'un kurucusu Jeff Bezos'un şirket yöneticileriyle yaptığı toplantıların başında herkese yazı yazdırdığı söylenir. Yazmak sadece bir sunum meselesi değil, belki sunum kısmı tali bir mesele hatta. Bir konuda yazamıyorsan, o konuda düşünmen de zor.

🐇 Düşünmek için konuşmak lazım değil demiştin bir yerlerde?

🐢 Düşünmek için kelimeler lazım olmayabilir ama düşünceyi şekillendirmek için kelimelere ihtiyaç var. Resim de olur, veya müzik. Bir şekilde geribildirim döngüsü (feedback loop) kurabileceğin bir faaliyet olur. Yazarken, yazdıklarını okumak ve düşüncelerin arasında bir ilişki bulmak zorundasın. Bu esnada da nerelerde saçmalamışsın ortaya çıkar.

🐇 Bana kalırsa bu o kadar da kesin bir yöntem değil. İnsanların yazıyla saçmalaması da mümkün. Kağıda dökülmesi düşüncenin anlamlı olduğuna delil olmayabilir.

🐢 Mutlak bakarsan böyle. Yazı bir yandan da kalıp demek ve kalıbı yanlış kurup, binayı boş kavramlar üzerine inşa edebilirsin. Postmodern zamanlarda rastlaması kolay: İnsanlar yazıyla da saçmalayabiliyor. Yine de diğer düşünme biçimlerine nazaran daha sağlam. Dış tutarlılık hakkında bir garanti vermiyorsa da, en azından bir iç tutarlılık gerek.

🐇 Buradaki eski yazıları okuyorsun. Saçmaladığını düşündüğün kısımlar da oluyor. İç tutarlılık var mı onlarda?

🐢 İç tutarlılık dediğim, yazıda sunduğun fikirlerin birbirine uyumlu olması. Başındaki fikri kabul ediyorsan, sonlardaki fikrin de makul gelmesi. Dış tutarlılıksa bu fikirlerin dış dünyada karşılıklarının olması ve bu karşılığın da yazıda anlatılanla mütenasip olması. Bu ikincisini yakalamak zor. Dış dünya öyle kolay anlatılabilir bir şey değil, ancak ben bu konuda ne düşünüyorum diye kendine sormak için yazdığın yazıda iç tutarlılık daha mühim geliyor.

🐇 Eski yazıları okurken, bunu neden düşünmüşüm dediğin oluyor mu?

🐢 Pek değil ama mesela geçenlerde yeniden okuyup bazı ifadeleri düzelttiğim Sözleşme isimli yazının artık anlamlı gelmediğini farkettim. Neredeyse insanlar isterse köleliği bile geri getirir tarzında bir yazıymış. Bir anlamda doğru, özgürlük, demokrasi gibi kavramlar zımni sözleşmelere dayanıyor. Ancak bir yandan da insanların ihtiyaçlarına dayanan bir tarafları var. İnsanlar sarhoş olmak istiyor mesela, içki bunun için bulunmuş yollardan biri ve o olmazsa başka yollar bulmak isteyeceklerdir. Özgürlük sadece yapay bir kavram değil, manipülasyona açık olsak da özgürlük bizim için önemli.

🐇 Yani insanlar oturup özgürlüğü rafa kaldıracak bir sözleşme yapamazlar?

🐢 Teorik olarak mümkün ama pratikte yürümez. İnsan tabiatı bir makinenin dişlisi olmaya %100 elverişli değil, buna sadece mecbur olduğu kadar katlanıyor. Çoğunun tembellik ve erteleme hastalığı da bundan. Özgür olmadığını hissettiği yerde direnmeye başlıyor. Bence bu işler o kadar da kuralları yeniden yazalım işleri değil.

🐇 O zaman neden böyle düşünmüşsün?

🐢 İslamcılık yapıyorum o yazıda. Artık bıraktığım bir bakış açısı. Artık insanı önce insan olarak anlamayı tercih ediyorum.

[Yeni Yazılar] #Julia Cameron #Artist's Way #sabah sayfaları #yazı #artist's date #sanat #yaratıcılık #Zeno #Hofstadter #İslamcılık #içki #sarhoşluk